20 Mayıs 2008 Salı

KADINDAN KENTLER


Soluksuz okuduğum bir kitap ''Kadından Kentler'' ,Murathan Mungan'a ait,19 mayıs tatilinde fırsattan istifade tadını çıkararak okudum 16 adet kadın hikayesini ,kitap için Murathan Mungan'ın sözlerini yazmak istiyorum.''Kitaptaki öykülerde olmamışlık haliyle ilgili yaratılmış durumlar var ,bazen birbirine karşıt bazen simetrik ,bazen yan yana konumlanmış kadın figürleri aracılığı ile ortaya çıkan olmamış hayat halleri'' ifade tam oturmuş haliyle yazarın ağzından çıkınca,hikayelerin içinde kayboldum ,kendimden parçalar buldum,
Birkaç parça alıntı yapayım kitaptan beni etkileyen cümlelerden;
''Adana sıcağından erguvanlar'' ;''Üzerinde uzun uzadıya düşünmemişti ama birbirlerine hatırlattıkları şeyler,birbirlerinden uzaklaştırmış olabilirdi onları ''
''Kısaca adına gençlik dediğimiz ,önümüzde daha yaşanacak güzel ve uzun günler olduğuna ilişkin ümitler ,hayaller beslediğimiz hayata toyca bir güven duyduğumuz yarı bilinçsizlik haline benzeyen neşeli bir duyguyu özlediğini fark etti.Bir şeylere çabuk ağlayıp çabuk güldüğümüz günler''

''Kanat turizm in değerli yolcuları'';Aşkını unutmayana değil,aşktan adını unutana Mecnun derler,
İnsan masumiyetini bazen bir başkasının günahıyla kaybeder

ve daha pekçokları tavsiye ederim okuyun....

18 Mayıs 2008 Pazar

VINCENTE AMIGO

Sihirli Parmak, Flamenko’nun büyücüsü; Paco de Lucia'nin tahtına aday gösterilen; Sting, Bob Dylan gibi birçok ünlü müzisyenle çalmış, dünyanın dört yanında konserler vermiş, Grammy ödüllü Flamenko starı ,1998 Nisanında “en iyi flamenko sanatçısı” ve “en iyi flamenko bestecisi” dallarında İspanyol Müzik Ödüllerini alıyor.1999 Nisanında ise “en iyi flamenko bestecisi” dalında İspanyol Müzik Ödülünü yeniden alıyor.

Evet dün ben muhteşem bir konserdeydim ,konserin saatini yanlış hatırladığımız için baya bir koşuşturma yaşadık,benim topuklu ayakkabılarla koşuşumu görseniz çok eğlenirdiniz:)Neyse her zaman olduğu gibi konser 10 dk geç başladı da biz de bu muhteşem sanatçıyı izleyebildik,salonda öyle bir sessizlik hakimdi ki öksürmemek için uzun süre mücadele ettim:)Tıkanma noktasına gelinceye kadar kendimi tuttum:)Önce kendisi çaldı,ben bu aşamada dinlediğim müziğin sadece bir gitardanmı çıktığını düşündüm adeta bir orkestra çalıyordu.Daha sonra arkadaşlarıda ona katıldı,muhteşem bir flamenko gecesi yaşadık,o kadar hakimdi ki gitara,zaman zaman tellerin nasıl kopmadığına şaşırdım ve tüm konser boyunca yerinden kalkmadan sürekli çaldı,bizde nefeslerimizi tutup dinledik ve müziğe doyduk.

15 Mayıs 2008 Perşembe

KIZ KULESİ







Bir başka gezimizi de kız kulesine gerçekleştirdik,yıllar önce Nazan Hanım 'ın emeklilik yemeğini yaptığımız kız kulesine bu sefer gün ışığında bir gezi yaptık annem babamla,küçük bir tekne ve bir grup lise öğrencisiyle ve bol gürültü ile geçtik kız kulesine ,kule ile ilgili çeşitli hikayeler var ,bunlardan birisi şöyle;
Hero kulede kumrulara bakmakla görevlidir. Aşka yasaklıdır. Her ilkbaharda doğanın uyanışı adına tapınak çevresinde törenler yapılır, çevre şehirlerden insanlar akın akın tapınağın çevresine gelir, yenilir içilir, aşkı bulamayanlar Afrodit'e ma­bedinde yakararak aşkı yaşayabilmek için yakarırlar. Bo­ğazın karşı kıyısında oturan Leandros'ta bu törene katılmak için tapınağa geldiğinde Hero'yla karşılaşır. Birbirine aşık olan iki genç, Leandros'un gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar. Kızkulesi her gece iki gencin gizli aşkına tanıklık eder. Leandros'un yüzerek kuleye geldiği fırtınalı bir günde kıskanç bir rahip feneri söndürür. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros boğazın sularına gömülür. Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da kendini Kızkulesi'nden Boğazın sularına bırakır. (ist.gov tr den alınmıştır)

Kavuşamayan âşıklara atfen anlatılan bu hikâyeden başka bir de; Kleopatra'nın sonuna benzer bir sonun anlatıldığı yılan hikâyesi vardır. Kehanete göre kralın birine, çok sevdiği kızı onsekiz yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak ölecegi söylenir. Bunun üzerine kral denizin ortasındaki bu kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir. Kaderin kaçınılmazlığını kanıtlarcasına, kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensesin tenine süzülerek zehrini boşaltır. Kral, kızına demirden bir tabut yaptırarak Ayasofya'nın giriş kapısının üstüne yerleştirir. Bugün bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın, ölümünden sonra da onu rahat bırakmadığına dair hikâyeler anlatılır.

En son anlatılan hikâye ise Osmanlı Dönemi ile ilgilidir. Battal Gazi'nin askerleri ile Kızkulesi'ne baskın yaparak kuleye saklanan hazinelerin ve Üsküdar Tekfuru'nun kızını kaçırdığı ile ilgili hikâyedir. Battal Gazi tekfurun kızı ve hazinelerini aldıktan sonra Üsküdar'dan atına atlayıp oradan uzaklaşmıştır. Çokça bilinen "Atı alan Üsküdar'ı geçti" lafı bu hikâyeden gelir. Bu hikâyeden günümüze gelen bir diğer şey de küçük kulemizin ismi ile ilgilidir. Diğer efsanelerdeki prenseslere de atfen Türkler buraya Kız-Kulesi ismini vermişlerdir. Antikçağ'da Arkla (küçük kale) ve Damialis (dana yavrusu) adları ile anılan kule, bir ara da Tour Leandros ismi ile ün yapmıştır. Şimdi ise "Kızkulesi" ismi ile bütünleşmiş ve bu ismi ile anılmaktadır.
(bu iki hikayede kız kulesi ne ait siteden alınmıştır)

BOĞAZ TURU






Annem ve babamla boğaz turu yaptık ben izne çıkmadan,babam bu turu geçen senede söylüyordu ama nedense organize olamadık,boğaz turlarının en güzelinin Eminönü'nden kalkan ve Anadolu Kavağına kadar devam eden vapurla yapıldığını duymuştum,internetten araştırdım ve 23 Nisanı fırsat bilip turumuzu yaptık,manzara müthişti,denize doyduk,Kanlıca yoğurdumuzu,Anadolu Kavağı'nda balığımızı yedik,Anadolukavağında ben kahvemi içtim bizimkiler çaylarını ,gerçekten katılım oldukça fazlaydı ve ağırlık turistlerdeydi,fiyatı da çok uygun gidiş dönüş 8 ytl kişi başı ,10.30 da Eminönü'nden hareket ,12 de kavaktaydık,15 de de dönüş başlıyor,arada 3 saat size kalıyor,güzel bir gün geçirdik,ben de onları mutlu edebilmenin mutluluğunu yaşadım.

10 Mayıs 2008 Cumartesi

FRANSA HOLLANDA GEZİMİZ






Evet aylar geçti gene blok yazıları ihmal edildi ,ama güzel bir tatil ardından yaşadığımızın daha bir farkına vararak,kendimize zaman ayırmaya ,ilişkilere daha bir özen göstermeye karar verildi ,işin hayatın kendisi olmadığına dair görüşlerimiz tazelendi ve bloğa dönüş yapıldı ,evet 2 hafta izin bana nasıl diyeyim çok susayınca içtiğimiz su gibi,kan şekerimiz düştüğünde ağzımıza attığımız bir parça şeker gibi geldi,hele de bu tatili benim canım dostumla birlikte geçirmek süperdi,özlem giderdik,dertleştik.Çok resim çektim,bol kahve içtim,Fransız şaraplarının tadına vardım,bol güldüm,yürümekten tabanlarımız patladı ama her anımızın tadını çıkardık,her zamanki gibi program mükemmel hazırlanmış tüm detaylar düşünülmüştü,tabiki çileğim her detayı incelikle planlamıştı.Öncesinde vize için gerekli evraklar ile ilgili bize dosya gönderdi ,üzerinde bunları zamanında yap son dakikaya bırakma notu ile birlikte :)) Tanıyor tabi beni,benim vize işlerinde pek sıkıntı yaşanmadı ama müjdecik baya uğraştı ,öğrenci olması nedeni ile biraz uğraştırdılar ,neyse aldığı gün hepimiz bayram ettik,her zamanki gibi son gün valiz hazırlandı hemde kendim hazırlayamadım utanıyorum annem yerleştirdi,o hafta benim program acayip doluydu ,hafta sonu annemleri tiyatroya götürdüm ,salı ve cuma tiyatroya gittim ,çarşamba günü annem ve babamla boğaz turu yaptık,cumartesi sabahı da ver elini Hollanda :)O akşam orda kaldık,gece 3 te kalktık Fransa ya uçmak üzere Rotterdam a gittik ve ver elini Fransa ,otelimiz Anvers metro durağının yanıbaşında çok merkezi bir noktadaydı,çok da memnun kaldık,ilk gün Sacre-coeur ve gecesin de de Eyfel gezimizi yaptık,sonraki günlerde notre-dame ,la fayette ,opera binası,champ elysees ve en eğlencelisi Disneyland gezildi,dayanamayıp kendime micky aldım ,tüm tatil müjde dalga geçtiyse de ben çocuklar gibi mutluydum,disneyland da tüm gün yağmura rağmen dolaştık,bir asansör maceramız var ki,tam şenlik:)Çekilen fotoğrafta yüzümüzdeki ifadeleri görünce çok eğlendim ,çocuğu olsun olmasın mümkünse herkes içindeki çocuk için bir gün disneylandı yaşasın dilerim.Şimdilik bu kadar devamı da gelecek.