20 Aralık 2009 Pazar

EVİMDEN

Bana çok uzun gelen bir hafta sonu çalışma döneminden sonra bu hafta sonu çalışmamak çok güzeldi.Geçen hafta içi salondaki kalorifer peteği delinince buz gibi bir evde iki gece geçirdikten sonra cumartesi yeni peteğe kavuştum.Meğer banyo ve mutfaktaki petekler de hava yapmış ,onlarda elden geçti,ama kaloriferden boşalan o kara suları temizlemek için baya uğraştım,kaç zamandır eve elim değmiyordu,bu vesileyle elden geçti.Kendim için yeni yıl hediyesi olarak spor merkezine kaydoldum ve cumartesi yüzmeye gittim,harika bir duygu,son dönemde hareketsizlik yaşam tarzım haline gelmişti,ev,iş,hafta sonu gene iş,akşam evde yorgunluktan bayılmalar,akşamda Hülyacığım ve Ege bana geldiler,pizzalarımızı söyledik yanına peynir tabağı,patlıcan salatası ve şarabımız.Bilgisayardan fotoğraflarımızı düzenledik,müzik dinledik,sohbet ttik.Çok dinlendiriciydi.Bugün de evde olmanın tadını çıkardım,öğlene kadar güzel bir uyku,üzerine güzel bir omlet,bir çaydanlık çay,kahve derken akşamı ettim.Şimdi de yemeğim pişiyor ne keyif.Blogları okudum,yeni bloglar buluyorum ne güzel bir dünya burası.Kavak yellerini izlememiştim uzun zamandır,tekrarını izledim.Şimdi de okuma zamanı.İmkansızın Şarkısı beni bekliyor.

13 Aralık 2009 Pazar

BAYRAM











Bayramda sevgili dostum Pınarcığımın yanındaydım.Günler öncesinden hazırlıklar başladı,vizeyi biraz geç almamdan dolayı heyecan yaşandı derken uçuş günü geldi,sabah erkenden taksiye atlayıp havaalanının yolunu tuttum,Sabiha Gökçen sis içindeydi,her zaman olduğu gibi bayram nedeni ile çok kalabalıktı ve yeterli personel olmadığı için uçuşlar gecikmeli gerçekleşti.Amsterdam da Pınarcığım karşıladı.Çok güzel bir tatil geçirdim.İlk gece evde yemeğimizi yedik sohbet ettik,hasret giderdik,ertesi gün biraz geç kalktık,önce bayram kutlamalarımızı yaptıktan sonra Eindhoven merkeze indik,güzel bir kahvaltı,ardından mağazaları gezdik,çok çeşitli balsamic sirke,sos ve mutfak eşyaları olan bir dükkanda her şeyin tadına baktım,honeymustard sosumu buldum:)balsamic sirkemi ve tapas baharatımı aldım.Daha sonra hoş bir cafede kahvelerimizi ve tatlılarımızı yedik.Bu tatil güzel lezzetler tattığım,dostumun sıcaklığıyla dolu,bol kahveli bol sohbetli geçti,öylesine iyi geldi ki.Akşamında Edward bizi Belçika da daha önce oturdukları şehre yemeğe götürdü.Hafif yağış vardı ,ufak bir şehir ,gerek şehrin gerekse restaurantın ortamı eh yanında da yağmur,kırmızı şarap ortam çok hoştu,servisin biraz ağır olduğunu söylemişlerdi ama yemekler harikaydı,somon yedim,çok lezzetliydi.Ertesi gün erkenden Dusseldorf a doğru yola çıktık.Kerstmarkt denen yılbaşı nedeni ile hazırlanmış meydanları gezip,sıcak şarabımızı içtik(şarap içtiğiniz bardağınız sizde kalabiliyor,benim de yeşil bir bardağım oldu:)Çok şirin dükkanlar hazırlamışlar,bol resim çektim.En üstteki resimde Hollanda,Belçika ve Almanyanın ortasında kalan bir tepede çekildi.Bulunduğum nokta üç lke sınırlarının kesiştiği yermiş.Dolu dolu bir bayram tatili geçti,onların ocakta gelecek olmaları nedeni ile ayrılmak çok zorlamadı bizi.Dönüşte uçuş gene rötarlı gerçekleşti,uyudum bol,kitap okudum.Yalnız yolculuk da hiç fena değil,bol düşünecek vaktim oldu.

TEK VE TEK BAŞINA TÜRKAN(AYŞE KULİN)

Ayşe Kulin in kaleminden Türkan Saylan ın anlatımıyla hayatından kesitler okudum.Yakın arkadaşı ile mektuplaşmaları,evlilikleri,çocukları,yaşadığı dönemden kesitler ve insanlığa adanmış bir yaşam.Hayran olmamak ne mümkün,gözlerim dolarak bir çırpıda okudum.Cüzzamın tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu ortaya koyması ve mücadelesi,evleri tek tek dolaşarak tarama yapması,birlikte çalıştığı insanlara,öğrencilerine,insanlara karşı tavrı örnek alınası,imrenilesi bir yaşam.

''Bir doktorun tek arzusu hastasını sağlığa kavuşturmak ,yaşamını uzatmaktır.Ben bundan fazlasını yaptım,hastalarıma yaşam şartlarını da hazırladım,onlara iş ve aş buldum.Çocuklarına kanat gerdim,yoksul olmaları,çaresiz olmaları koşuluyla hiç ayrım yapmadan...Türk,Kürt,Süryani demeden kırsalın evlere hapsedilmiş kızlarına kapıları araladım,ışık tuttum yollarına.Beni hırpaladılar yerden yere vurdular ne gavurluğum kaldı ,ne kürtlüğüm,ne de komünistliğim,şu son aramayla da darbeci yerine kondum.Umurumda bile olmadı.Çünkü ben sadece yüreği insan sevgisiyle dolu bir hekimim.'' diyor Türkan Hoca kendini anlatırken.

Hepinize tavsiye ederim,Türkan Hocanın hayatının farklı yönlerine tanık olmak için...

16 Kasım 2009 Pazartesi

MİME GEÇ OLSA DA YANIT

1. Şu an okumakta olduğunuz kitap ve kısaca konusu:

Şu anda Ayşe Kulin tarafından yazılmış olan Tek ve tek başına Türkan kitabını okuyorum.Ayşe Kulin in anlatımını çok seviyorum,Türkan Saylan ın mektupları ile onu farklı bir yönden de bize anlatıyor,tanıtıyor.(Diye başlamışım bu posta,ama bayram öncesi başladığım için bu kitabı bitirdim.Çok zevk alarak,hayran olarak okudum.Kendini böylesine adayabilmek nasıl bir şey diye imrendim.)Şimdi İmkansızın Şarkısı(Haruki Murakami) nı okuyorum.Daha başlarındayım ama romanın Murakami nin hayatından yansımalar taşıdığı ve genç bir adamın ilk aşkına geri dönüşünü anlattığını yazıyor arkasında.

2.En son aldığınız kitap:

En son, uzun zamandır bloglarda gördüğüm ve merak ettiğim Tom Robbins'in Parfümün dansı kitabını aldım.

3.Şimdiye kadar aldığınız kitaplar arasında en sevdiğiniz:Ayşe Kulin den Adı Aylin,Füreya,Murathan Mungan kitapları

4.Bir türlü bitiremediğiniz, bitirseniz de illallah dedirten kitaplar:Lady Chatterley in sevgilisi(belki de doğru bir zamanda okumadım tekrar denemeli)

5. Elinizdeki kitap bitince okumayı düşündüğünüz kitap:

Parfümün dansını okumak istiyorum

8 Kasım 2009 Pazar

Tekrar Çal Sam

Dün o güzel günü çalışarak geçirdikten sonra Sevinç ve Kaan la bizim ordaki Fabrika mağazasına gittik ,tadilat yapılacak kıyafetlerimizi bıraktık,Kaan biz kıyafetlere bakarken çok uslu durduğu için yemek için onun istediği yere gitmek istedik sonunda benim evin yakındaki burger king de karnımızı doyurduk,Görgülü pastanesinde de çaylarımızı kahvelerimizi içip sohbet ettik.Sürekli çalışmaktan mı yoksa hafif grip nedeniyle mi bilmiyorum,akşam için çağıran arkadaşlarıma katılmayıp eve attım kendimi,duşumu aldım,sıkıca giyindim,biraz blogları okudum,sızmışım sonunda.Bugün rutin kuaför olayındayken bir tiyatro daveti aldım.Kadıköy Haldun Taner de Woody Allen a ait bir oyun izledim.Çok zevk aldım,Sevinç Erbulak kılıktan kılığa girdi,Sevinç Erbulak bu oyunla 13.Afife Jale Tiyatro Ödülleri 2009,yardımcı rolde yılın en başarılın müzikal ya da komedi kadın oyuncusu ödülünü almış,başroldeki Arda Aydın da Kerem Yılmazer Genç Yetenek teşvik ödülünü almış,oyunun başında Allan Felix'i eşi terk eder ve oyun başlar,dostluk,aşk,aldatma,içiçe geçer,bol güldük,eğlendik.oyunu Ragıp Yavuz yönetmiş.Güzel bir seyir oldu,çıkışta bize Tunç katıldı,Kadıköy de balığımızı yedik(öncesinde çeyrek ekmek midye götürüldü,özlemişim:)Nezih e gittik,yeni çıkan kitapları karıştırdım,Bugün de hava muhteşemdi,mümkün olduğunca yürüdüm,şu son güzel günlerin tadını çıkarmak istiyorum,sonra çok arayacağım.

1 Kasım 2009 Pazar

Hayat

Perşembe günü tatilin tadını çıkardım.Güzel bir sabah uykusu yaptıktan sonra öğleden sonra semt pazarına gittim,çok severim pazar gezmeyi,tazecik meyve sebzeleri görünce her şeyi toplayasım geliyor,sonunda dönüşte yardım almak zorunda kaldım denebilir,daha doğrusu taşımak isteyen çocuğa kıyamadım.Taşırken sohbet ettik,okuyormuş tatil diye harçlığını çıkarmak istemiş,taşımak için arabası da varmış ama zabıta elinden almış.Akşam için Üsküdar a gidip gösteriyi izlemeye karar vermiştik,Hülya kulüpten arkadaşlarıyla çekim yapacaktı,uzun bir otobüs yolculuğu sonucu ulaştım ama kalabalıkta buluşamadık bir türlü ben de kendim izledim,gösteri muhteşemdi,hava fişeklerler tüm boğazı aydınlattı,köprüdeki ışık gösterisi de görülmeye değerdi.
Dün sabah işe gittik biraz toparlandım,öğlen Kadıköy de toplantımız vardı.Eski şubemden Reyhan ve Fatma da toplantıdaydı,çıkışta birlikte Çiya da yemek yedik.Özlemiştim kızları.Dönüşte bilmediğimiz bir otobüse bindik,Sevinç evine yakın indi ben de bakınıyorum nasıl devam edecek diye,benim evden iyice uzaklaşmaya başladı,şaşkın şaşkın ineceğim yeri kestirmeye çalışırken Özler aradı gel Şarap gecesi yapalım diye,kayboldum galiba dedim tarif ettim ona çok yakınmışım indim otobüsten yürüyerek ona gittim.Akşam güzel bir makarna ,yanında şarap,peynir muhabbet.Gece evime döndüm.Öğlene kadar uyumuşum.Uyumak iyi geliyor bana.Arada da olsa şöyle öğlene kadar,mutlu oluyorum.Akşam Caddeye indim ,yeni bir arkadaş grubum var onlarla buluştum.Yemek öncesi kahvelerimizi içtik sonra yemek,Boynerden biten göz kalemimi yeniledim ilk defa bir göz kalemini sonuna kadar kullandım ,tavsiye diyorum kahve ve grisini kullanıyorum,marka bourjoıs,waterproof süper sürme gibi bir kalem yumuşak ve dağılmıyor.

28 Ekim 2009 Çarşamba

KADIKÖYDEYDİM

Özlemişim eski mekanımı.Öğleden sonra bir toplantı falan patlayacak diye korkarak işin yolunu tuttum bugün,inanılmaz bir şey hiç ses çıkmadı,çıkmak üzereyken msn de Feray'ı gördüm,Kadıköy'e ineceğim diyince heman atladım.Buluştuk eski mekanımızın önünde.Açlıktan bayılmıştım doğru Çiyaya yönlendik.İkimizde çok severiz yemeklerini.Çiğ köfte,içli köfte,semsek,zahter,bol çay ve muhabbet üzerine de ahududu şerbeti.Çıkışta bir kafede oturduk,tarot bakan bir kadın vardı,haliyle baktırmadan olmazdı.Ben kahvemi içtim.Demlendim bugün.Kırtasiyeleri dolaştık,Nezihe girmeden olmazdı,sevgili kalemlerimden aldım.Bu konuda hiç büyümeye niyetim yok bayılıyorum hepsine.Kovan Fırın açılmış,ordan muffin aldım vişneli,şimdi çayın yanında yedim çok başarılı.İnsan daha ne ister ki ,sevdiği bir dostuyla olmak,çayını kahvesini sohbete katık etmek,akşamın nasıl olduğunu anlamadım.Her günümüz mutlulukla dolsun,herkes için bunu diliyorum,kimse dostsuz yalnız kalmasın.Dönüşte çileğim aradı,'' dergilerini aldım her iki ayı da cumaya yola çıkıyorlar ''Cumaya vize evrakını hazırlamaya başlıyorum,bakalım sorunsuz halledebilecekmiyim,şans dileyin.

26 Ekim 2009 Pazartesi

KARMAŞA

İki gündür tam bir karışıklık içindeyim.Dün sabah kalkıp,nikah öncesi kahvaltıyı Hülya ile yapmak için hazırlandım,duşumu aldım güzelce giyindim,topuklu ayakkabılarımı çantama koyup,spor ayakkabılarımı çektim ayağıma,Şaşkından dolmuşa atladım ama yolculuk kısa sürdü,29 ekim provası varmış yol kitlendi,dolmuş şoförümüz kendini minibüs yoluna doğrulttu,kımıl kımıl gidiyoruz,napacağıma karar veremezken,şoförümüz her köşe başı birileriyle dalaştı,beni gülmek tuttu,elimde kahvaltı için Hülyanın istediği yumurtalar,halim çok komikti,dolmuştan inip bu sefer de caddeye doğru indim,Göztepe sonrası trafik açılmıştı,tekrar dolmuşa bindim.Geç de olsa kahvaltıya yetiştim.Kahvaltı sonrası Nurhanlar bizi aldı,Elif in nikahına katıldık.Kızıltoprak ahalisinden kalan son bekarı da evlendirdik.İhsan amcamız da katıldı nikaha.Bu sabah için pasaportumun süresini uzatmak için izin almıştım.Sabah Tüccarbaşı'ndan para çekeyim dedim olmadı makina arızalıymış,tekrar bindim dolmuşa Çemenzar ,parayı çektim ama emniyet geride kalmıştı tekrar bindim dolmuşa,gittim sıramı aldım,uygulama değişmiş artık harç bankaya yatıyormuş,gidip onu halledip döndüm,numaram 153 otur otur sıra gelecek gibi değil,öğleden sonraya kalacak.Gözümü kapattım içim geçiyor,numaratör yanıp söndükçe arada bakıyorum.Gözümü açtım karşıdan bir adamla göz göze geldik,yanıma yaklaştı numaranız kaç dedi,153 bana 101 numaralı fişi uzattı,kardeşi fazla mı almış öyle bir şey söyledi,teşekkür ettim.İnanamadım,50 kişi öne geçmiş oldum,yeni bir uygulama başlamış parmak izi aldılar,12 gibi işim bitti,yarın öğleden sonra pasaportumu alabileceğim.Akşam eve dönüşte aşka gelip Tüccarbaşı'ndan eve kadar yürüdüm,bunu alışkanlık yapabilsem iyi olacak.Güzel bir salata hazırlayıp yemeğimi zevkle yedikten sonra Kapalıçarşı dizisini seyrettim,iki haftadır bu diziye sardım.Türk kahvemi içtim,evde olmayı seviyorum.Huzur veriyor evim bana.Ev sahibim gene evi satma telaşında yarın birine göstereceğim evimi.Uzun süre oturunca ev de kendisinin gibi oluyor insanın,garip geliyor birilerine görücüye çıkarmak evimi.Belki de değişiklik zamanı geldi,bekleyelim görelim.

24 Ekim 2009 Cumartesi

DOĞUM,NİKAH,DÜĞÜN VE TEKRAR NİKAH

Sezon mu açıldı acaba iki haftada üçüncü nikaha gidiyorum yarın.İki müşterimi geçen cmt aynı akşamda evlendirdik.Küçükyalı ordan Çamlıca'ya geçtim.Kavalye olarak Hülyacığımı aldım yanıma,düğünde çok eğlendim,izzet ikram son derece güzeldi,şaraplarımızı içtik bol göbek attık:)Hızımızı alamayıp ordan da Hülya'nın arkadaşlarının eğlendikleri bara gittik,birer bira içip çıktık baya yorulmuşuz pek tat alamadım son duraktan.Gece eve dönecek halim yoktu Hülya'da kaldım.Gecenin bir vakti açlık krizim tutunca pizzalar ısmarlandı,kepekli de olsa gece yarısı yenen bir pizzanın verdiği mutluluk ve vicdan azabı birbirine karıştı.Sabah demek doğru olmayacak öğlene doğru kalktık,güzel bir kahvaltı,ardından kahve keyfi,Hülya'nın evinin bulunduğu sokak çok hoşuma gidiyor,yolun iki tarafında çınar ağaçları var,camın önünde kahve keyfimizi yaptık,o fallarımıza baktı,Ümit Yaşar Oğuzcan ın bir şiir kitabı vardı,ondan şiirler okudum,özlemişim şiir okumayı eskiden ne çok okurdum sonradan katılaştı mı ruhum neden okuyamaz oldum şiirleri bilemedim.Ama tekrar şiirin derinliğine dalmak istiyorum,ruhumu yumuşatmak istiyorum.
Cuma akşamı kuzenime gittim çok tatlı bir bebişi oldu,simsiyah saçları var ,dudakları öyle güzel ki maşallah.Gündüz doğumu telefonla takip etmek bile heyecanlandırdı beni.Pazar akşamı da Hülya nın vasıtasıyla tanıştığı bir grup arkadaşla Hülya da buluştuk,Todori'de oturduk tatlı insanlar,hoş bir sohbet oldu,tatil günü tek güne düşünce daha da kıymetli oldu benim için dar zamanlara çok şey sığdırmak istiyorum.Bugün iş çıkışında da işten arkadaşlarımla Çamlıca da ''O Ağacın altında'' denen Bambi Cafe de oturduk,açık havada zaman geçirmek iyi geldi.Dinlendirdi beni.Bende havadisler bu kadar.Yarın ola hayrola.

11 Ekim 2009 Pazar

EVDEYİM

Evde olmak bu kadar mı güzel olur.Bugün evde olmanın tadını çıkarıyorum.Sabah geç kalktım,artık cmt de çalıştığım için ancak pazarlar kalıyor uyuyabilmek için program olursa ona da imkan olamıyor tabi.Gidip alışverişimi yaptım,kekikli bir omlet yanına koca bir çaydanlık çay demledim.Hala içiyorum.Birazdan da kahve keyfi yapmayı düşünüyorum. Cuma günü ağbim rahatsızlandı,uzak olmak can sıkıcı,sevdiklerimin yanında olamıyorum.Ciğerlerinde sönme olmuş,salıya kadar hastanede olacak.Bugün daha iyi çok şükür.Çok telaşlandık iyi ki şu cep telefonları var. Artık üşenmek istemiyorum,hafta içi arkadaşın fotoğraf klübü toplantısı için beni de Taksim'e çağırmasını değerlendirdim.Toplantıya yetişemedim ama kendim Beyoğlu'nda gezdim,Ykb Kültür Sanat'a uğradım,kitapları karıştırdım ,Mephisto ya uğrayıp kafesinde oturup bitki çayı içtim,yeni aldığım kitabımı okumaya başladım.Hülya'nın toplantısı 10 gibi bitince buluştuk,yemek yiyecek yer ararken,Elhamra nın önünde canlı müziği duyunca orayı geçemedik.Bira,börek,patates,canlı müzik ,hafif ılık bir akşam esintisi.
Bir akşam da arkadaşımın annesi ve onun arkadaşı ile caddede buluştuk,yeni insanlar tanımış oldum,annesi çok neşeli ve hoş sohbet bir hanım ,aynı dönemlerde tatilde aynı mekanlardaymışız.Sohbet dolu güzel bir akşam geçirdim.
Dün iş çıkışı Özler ve Günay hn la Kozyatağında yemek yedik.Mevlana adında bir etliekmekçi,bamya çorbası içtim.Çok güzel bir çorbaydı.Ekşili,sanırım nar ekşisi vardı içerisinde küçük bamyalar olan bir çorba,yolu düşenlere tavsiye ederim.Akşam internette blogları gezdim özellikle kitap yorumları okuyarak saatlerce vakit geçirebiliyorum,notlar aldım,daha çok okumam lazım,tembelliğe zaman yok :)

7 Ekim 2009 Çarşamba

Başlığım yok

Yazmamak,ara vermek yazamamayı getiriyor,blogları okuyorum pek yorum bırakmıyorum,kendi bloguma da yazmıyorum.Msn imi kapalı tutuyorum açarsam da online olmuyorum.Görünmez olmaya çalışıyorum,eve dönüp kapımı kapatıp ses vermemek istiyorum.Nasıl bir ruh hali bu bilemiyorum.Geçen cumartesi iş çıkışı zorla kendimi arkadaşıma attım,inip Todori de rakı balık yaptık,hava ılık ve kapalıydı,dışarda oturup demlendik,çıkışta düğünden dönen arkadaşlarımız da katıldı,pazar günü de uzun süredir görüşemediğim eski şubemden arkadaşım geldi hep birlikte koruda kahvaltı ettik,bir arkadaşımda annesi ile kahvaltıya gelmişti.Onlarda bize katıldılar,yağmur nedeni ile üç kere içeri dışarı masa değiştirdik ama sonuçta güzel bir kahvaltı yaptık.Kahve fal muhabbetinden sonra ağaçların arasında yürüyüp çamura battık,meşe palamutu ve kestane topladık dönüşte Moda ,waffle ,Kadıköy'e yürüyüşle günümüzü tamamladık.

25 Eylül 2009 Cuma

BİR KADINI AĞLATMAK

BİR KADINI AĞLATMAK - AZİZ NESİN
Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya... En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir. Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe! - İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri buğulanır kadının sonra. Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz işte. Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli... Ve kadın ağlar; hem de çok! Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla, daha çok kadın yapar kadınları. Her damla bir derstir çünkü.Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler. Bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa, ölürler. İçlerindeki zehirdir onları öldüren! Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki! Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları.Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar. Zaman geçer sonra. Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni acılar demektir. Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler kendilerine sarılmayı... Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür. Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden. Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan... İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye; hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar. Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar. Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman! Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların. E.. o zaman niye sarılsınlar ki! Niye sarılalım ki! Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur. Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır. Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır. Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır. O da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü!
Facebook ta bir arkadaşım eklemişti,ben de burda paylaşmak istedim,

1 Eylül 2009 Salı

DÖNÜŞ

15 gün İstanbul'dan işten uzak,annemle babamla,kardeşlerim ve yeğenlerimle dolu bir tatil geçirdim.Öyle sıfırlamışım ki pazartesi ekrana giremedim ne şifre kalmış akılda ne iş.Tatile cuma akşamı Fenerbahçe de Burhan Öcal konseri ile başladım.Gece 3de ver elini Didim yolculuğu.Evimizin karşısı pazar yeri,nerdeyse her gün pazara gidip gezdim,çevre köylerden gelen tazecik incirleri,üzümleri,salatalıkları doyasıya yedim.Ben Egenin inciri üstüne incir tanımıyorum,aç karnına yemeğe bayılıyorum.Aile toplanınca yöresel yemekler hazırlanması kaçınılmaz oldu,annemle birlikte içli köftemizi yaptık,ağbimin gece yemek sonrası yaptığı çiğ köfteyi bayılarak yedik,her akşam balkonumuzda çayımızı içtik,Ramazan da bir başka güzel geldi orda ,ailecek sahura kalkmak,iftar yemeğine oturmak çok iyi geldi bana,bizim ufaklıklar bol kapıştı,Ufaklık ağbisinden American Güreşi figürleri öğrenmiş,bizi baya zorladı:)Yemek sırasında balkona gelen kediyi kovalamaya gidip,elleyince hep beraber hopladık ama o gayet normal ''sadece okşadım''deyince koptuk.Bol yüzdüm,dönünce özleyeceğimi düşünerek tekrar tekrar girdim denize,hem yeğenim hem de ağbimler Denizli'den bizim bayıldığımız Zafer Gazozu nu getirmişlerdi,doyasıya içtim,hatta bir şişe de gelirken getirmiştim:)iki gündür içiyorum.Tatilde Aşk'ı okumayı bitirdim,ardından da Nermin Bezmen'in Bizim Gizli Bahçemizden kitabını okudum.Baş kısımlarda biraz sıkıldım ama hayatlarını anlatan kısımları daha rahat okudum,güzel bir aşk yaşamışlar ve bunu sonuna kadar taşıyabilmiş olmaları çok hoş.

26 Temmuz 2009 Pazar

KUMRAL ADA MAVİ TUNA(BUKET UZUNER)

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi 1998 roman ödülünü alan kitabı,okumam biraz uzun sürdü,kitabın kalınlığı nedeniyle yanımda taşıyamayınca arada iki kitap daha okundu.Kitapta Tuna,Ada,Aras ve Meriçten oluşan dörtlünün çocukluklarından başlayarak hikayeleri yer alıyor,eski Kuzguncuk,aileleri,Tuna nın Ada'yı hayatının merkezine koyması,ağbisi ile evleneceğini kabul ederek vazgeçemediği aşkı,
''Herkesin bir mucizesi vardır,benimki de o!''
''Onu ilk gördüğümde yaşantımda çok önemli bir yer tutacağını sezmiştim.Bu tıpkı,bir filmin daha ilk karesinden bütününü kavramak sonunu tahmin etmek gibi bir duyguydu.''
Nasıl da önemli Ada onun için,ulaşamasa da,Ada başkasına ait olsa da ,sadece onun iyi ve mutlu olması için her şeye katlanabilmek,özel ve zor bir duygu gerçekten.Gerçek aşk böyle bir şey mi acaba?Bu kadar saf mı?

Federico Fellini den bir alıntı var kitapta;
Biliyorum,biliyorum,biliyorum
Elli yaşında bir adamın
Elleri temizdir hep
Ve ben günde üç kez yıkarım ellerimi
Ama yalnız ellerimi kirli görünce
Hatırlıyorum
Çocuk olduğum günleri''

''Gözlerimi açtığımda Meriç'in bakışlarına çarptım.Korkuyla beni arıyordu yüzümde.Ah neden hepimiz bir şeyleri korkuyla bekleyerek geçiriyoruz yaşamlarımızı?...''

''Ada ne zaman nereye uçacağını bir tek kendi bilen özgür kumral bir kuş.Asla kanatları kırılmamalı,asla yönü sorulmamalı.Böylesi çok yakışır ona!''
Aşkın yanısıra bir iç savaş anlatılır kitapta,bu anlatının aslında Tuna nın kendi içinde yaşadığı bir iç savaş olduğuna karar verdim ama sonuna kadar netleşemedim,gerçekten bir iç savaş olma ihtimali nedir? Bu kısmı beni biraz yordu okurken,kitapla ilgili yorumlara baktım,bu kısım herkese göre farklı algılanmış sanki.

DEEP PURPLE

Geçen hafta Deep Purple konseri ile haftaya giriş yapıldı,bu sefer Üsküdar dan konser alanına giden tekneleri kullandık,gerçekten ulaşımı çok kolaylaştırıyor,benim grubu ilk dinlemelerim lisedeyken ağbimin kasetlerinden olmuştu,ağbim üniversitede ben ise halen küçük bir kasabada lise öğrencisi,Livaneli,Deep Purple,Iron Maiden ve diğerleri,ağbimle birlikte onları tanıdım.Konser alanına gidince de hemen onu aradım,orda o da olsun çok istedim,hatta konser sırasında telefon edip ona dinlettim:)Türkcell alana beyaz bir loca yapmış,biz de Hülya'nın azmi ile buraya kabul edildik gece boyu izzet ikram mükemmeldi,ama benim midem kötü olduğu için pek bir şey içemedim,Grup 2008 de 40.senesini kutlamış ve sahne performansları gerçekten izlenmeye değer.İstanbul'un güzelliği de burda işte ,gündüz iştesin,akşamında böylesine güzel bir konserde,yaşamak güzel kardeşim.Ian Gillan yalın ayak şarkılarını söyledi,yaşına göre performansı mükemmeldi(64 yaşındaymış)

18 Temmuz 2009 Cumartesi

MFÖ

Bu sabah yağmur var İstanbul'da ,gözlerim dolu dolu oluyor bilinmezliğe,anne sözü dinler gibi masum,ağladım bu sabah,günler dayanılmaz oldu,senden uzak olunca,martılar mahsun oldu onlar bile ağladılar,şarkılarda düşünmek seni bana getirmezki.....Dün akşam Kuruçeşme Arena da o güzel manzara altında Mfö şarkılarına doyduk.Az kalsın küçük bir kasa problemi nedeni ile gidemiyorduk,neyse bulundu da farklar bu güzelliği kaçırmadık.Sarı laleler,,Bodrum Bodrum,Güllerin içinden,Elegüne karşı yapayalnız derken gece güzel,şarkılar öyle,eşlik etmek güzel,keyfim yerine geldi.Dönüşte yeğenimle arkadaşının yanına Caddebostana gittim onlarla muhabbet ardından eve döndük,Cuma gecesi keyifli geçti,bugün kahvaltıya arkadaşıma gittim,bana beyaz peynirli omlet yaptı,balkonunda keyif yaptık,kahvemi içtim,muhabbet ettik,kitabımı okudum,gün içinde caddeye indik,hava oldukça sıcaktı ama dışarda olmak keyifliydi,yemeğimizi Cafe Crown da yedik,ben ordan hafta içi aldığım takımımı alıp D&R a damladım,yeni çıkan kitapları,dvd leri cd leri karıştırdım.İnci Aral ın üçleme şeklindeki kitaplarını cep kitap formunda basmışlar,ben üçlemenin ilkini aldım,Yeşil,okuyunca Mor ve Safran Sarı yı alayım diye düşünüyorum.Babam ve oğlum un dvd sini aldım arşivim için:)Eve gelince de hafif bir şekerleme,akşamında da bloglar ve okumalarla dolu bir gece.Hafta sonu güzel geçiyor.

16 Temmuz 2009 Perşembe

İstanbul-Alaplı-Ankara-İstanbul

Hafta sonunu gezgin edasıyla geçirdim,ruhum kuş gibi hafifledi:)Cuma akşamı küçük çaplı bir cehennemi andıran evimde,kah yerde halı üstünde(koltuklarımdan ateş çıkıyordu)kısmen de banyoda duşun altında olmak üzere zor bir gece geçirdikten sonra,sabah gözümü açtığımda arkadaşın düğününe gitmek amacıyla internetin başına oturup bilet arayışına girdim,neyse bir kaç başarısız aramanın ardından Alaplı ya gidiş dönüş biletini alıp,sırt çantamı toparladım ve doğru Canan toplantısına katıldım.15.30 da kalkan otobüsümle kitabımı okuyarak zevkle yolculuğuma başladım,yolları,yeşillikleri,denizi izledim,gezgin olmanın bana verdiği zevki nasıl oldu da atladım ve bu kadar zamandır kendimi İstanbul a kapattım diye hayıflandım,otobüste arkamdaki adamın kulağında kulaklık şarkı söylemesine yanımdaki arkadaşla birbirimize bakıp önce şaşırıp,arkasından da kahkahayı patlattık.Kahkahalar atan ufaklığın gülmesi benim minik yeğenimi hatırlattı,tarlalardaki korkulukları sevdim,dağların yeşilliğini,denizin maviliğini,akşama doğru Alaplıya varırken ,İstanbul a değil de Ankaraya dönmeye karar vermiştim,ilk iş biletimi değiştirdim.Düğünün olduğu otele vardım,bir oda gösterdiler güzelce hazırlandım,salona elimde sırt çantası indim:))Şubeden gelen arkadaşım ve eşiyle buluştum,Ufuk un ailesi bizi çok sıcak karşıladı,çok eğlendik,Tatlı Aş diye bir türküleri var ki çok hoşuma gitti,Rumeli Türkülerine benzettim.Düğün bitiminde ben de Ankara yollarına düştüm,sabah annemler çok şaşırdı,biraz uyuduktan sonra hasret giderdim.Akşam da tekrar İstanbul.Dolu dolu bir hafta sonu geçti,yorgun ama mutluydum.

5 Temmuz 2009 Pazar

Bin Muhteşem Güneş


Çarşambadan bu yana Ankarada'ydım,babamın fıtık ameliyatı hayırlısı ile atlatıldı,çok şükür artık daha iyi,ben de bugün İstanbul'a tekrar döndüm.Bu aralar hep Ankara da olasım var,rüyamda istifamı verdiğimi gördüm,herhalde bilinçaltım ailemin yanında olmak konusunda bastırıyor.2 saat süren bir ameliyat,ama hastanede bir gece yatırıyorlar.Fıtık bir kas yırtılmasıymış bu arada ve ihmal edilmemesi gereken bir şeymiş,bazen bağırsak bu yırtıktan çıkarmış ,o da bağırsağın o kısmının kangren olmasına neden olurmuş ve kesilmesi gerekirmiş,iyileşme süreci hızlı oluyor,ameliyatı da lokal anestezi ile gerçekleştiriyorlar.Neyse bu kadar doktorluk yapmak yeter:)
Salı günü İstanbul trafiğinin azizliğine uğrayarak 2 saat rötarlı olarak yolculuğa başlayabildim,beklemek ne kadar zor oluyor,neyse ondan sonrası rahat geçti yolculuğun.Yanıma Bin Muhteşem Güneş kitabını almıştım,cep kitaplarından,başta yadırgamıştım ama artık çok hoşuma gidiyor,taşıması çok kolay oluyor.
Daha önce Uçurtmayı Vurmasınlar kitabını okumuştum Khaled Hosseini 'nin.Bu kitaptaki anlatımı da muhteşemdi,babamın eve dönüşü ile keyfimiz yerine geldi,bir çırpıda okudum,çok duygu yüklü,Afganistan da yaşananlar ve bizim yaşamakta olduklarımız düşündürücü,bir gün benzer bir duruma uyanmak korkusu düştü içime,Kitap iki kadının çakışan hayat hikayesini anlatıyor,merhamet,aşk,savaş,kadının toplumdaki yeri çarpıcı bir şekilde işleniyor.Kitabı anneme ve babama bırakıp,okumalarını istedim.

28 Haziran 2009 Pazar

MUCİZEVİ MANDARİN(ASLI ERDOĞAN)


Ankara yolculuklarımda otobüste ve sabaha karşı ağbilerimi beklerken gecenin ikisinden sabahın beşine Ankara otogarında kitaplarım bana eşlik etti,bir hafta sonu mesai yapıp tayin olmam nedeni ile eşyalarımı ve işlerimi toparlarken arkadaşım Aslı Erdoğan ın imza günü var gel gidelim kitap imzalatacağım diyince ben de hemen atladım,bloglarda kitapları ile ilgili çeşitli yorumlar okumuştum.Mucizevi Mandarin'i aldım ve imzalattım.Ankara yollarında okudum,değişik bir anlatımı var,hem bir çırpıda bitsin isteği veriyor,hem de daha yavaş okuyup hazmetmek,kelimeye dökmek zor.Aşk,mutluluk,mutsuzluk,gece yürüyüşleri...Kitaptan altını çizdiklerimden bazıları aşağıda,pek çokları da ben de.

Yazar ın bana yazıp imzaladığı ifade kitaptan bir cümle''Bir şehir içinde sevdiğiniz biri olunca yaşamaya başlar''Çok doğru değil mi,ben o yüzden bu şehirden gitmek istiyorum demek ki:)

''Şefkat bazen nasıl da ona en çok gereksinim duyanları paramparça ediyor''
''Sen umutsuzluğun ne olduğunu biliyor musun?Hiç bir kaçış olanağının kalmadığı,ölüm dahil bütün çıkışların kapalı olduğunu anladığın noktaya hiç vardın mı?''
''Seni nasıl böylesine hırpaladılar?Aşk sözcüğünü duyar duymaz karmakarışık korkulara kapılıp gitmene ,iki insanın birbirine an yakın olması gereken zamanlarda,uçuruma yuvarlanır gibi kendi içine dönmene,bakman istemen ve sorman gerektiğinde başını öne eğmene ,bedenin çıplakken kafanı yastıkların altına gömmene kim neden oldu?Senden neyi esirgediler?''
''Bir insan ne kadar kötü dövülürse dövülsün,içeriden ya da dışarıdan,bedeni ya da ruhu ne kadar incinmiş olursa olsun,yaşamı yeniden sevebilir.Yeter ki kafasını hep aynı duvarlara vurmaktan vazgeçsin.''
''Geçmişimi bir kabuktan sıyrılırcasına ırmağın öbür yakasında bıraktım.Geleceği de bütünüyle aklımdan çıkarmak,şu anın içinde sonsuzluğu bile düşünmeden yitip gitmek istiyorum.''
''Sıkı sıkı yapışabileceğim,bağlanabileceğim bir şeyler aramıştım sürekli.Yaşamı yaşamaya değer kılacak bir inanç,bir düşünce,bir insan olmalıydıbir yerlerde.Bir sokaktan diğerine ,bir kitaptan ötekine,bir bakıştan bir başka bakışa hep bu acınası saf tehlikeli inançla koştum durdum.Dünyayı adım adım kat ettim,gözüme ilişen her deliğe,çukura kovuğa ellerimi uzatıp karış karış aradım.Avuçlarımda bulduğum hep boşluktu,kader çizgilerimin arasındaki boşluk.Yaşamı bütünüyle ıskaladım.Mutsuzluğumun hiçbir ödülü,değeri,avuntusu olmadı,yalnızlığımla yaşamayı hiç öğrenemedim.''

YİNE YİNE YENİDEN

Bu aralar sağlık problemleri tayin derken günler akıp gitti,bugün evde kalıp öylesine tembellik yaptım,öğlene kadar uyandıkça tekrar uyudum,sonra kendime çay demledim,kahvaltımı yaptım,blogları okudum,yeğenimle konuştum,hatta tekrar uyudum.Babamın zatürre olması ve ardından ciğerinin su toplaması,hastanede geçen süreç hepimizi çok yıprattı,ardından çıkan fıtık problemi de üzerine tuz biber ekti,Allah beterinden saklasın diyoruz,çarşamba ameliyat olacak hayırlısıyla atlatacağız inşallah.Başka şehirlerde olmak gerçekten çok zorluyor şu anda beni. 5 yıldan sonra çalıştığım şubede değişti,yeni mekan ,yeni insanlar sudan çıkmış balığa döndüm.Ama huzurluyum,yeni baştan bir düzen kuruyorum heyecan verici.Boşuna dememişler tebdili mekanda ferahlık vardır diye.Sağolsun arkadaşlarım ve müşterilerimin çiçekleri ile bu haftayı mis kokular ve güzellikler içinde geçirdim ,gelen telefonlarla mutlu oldum,duygulandım.Tüm gününüzü o insanlarla geçiriyorsunuz ve iyisi kötüsüyle pek çok şey yaşıyorsunuz,ama arkamda iyilikler bıraktığımı görüyorum bu da bana huzur veriyor.
Yeni şubeye geçmeden bir hafta izin kullandım,Pınarcım gelmişti,iki gün onunla Bayramoğlundaki yazlıklarına gittim,ardından da Ankara'ya.Ailemle birlikte zaman geçirmek moral oldu bana da onlara da.
Cuma gecesi Pınar ,Edward,Didem,Arda ve Müjde ile Nevizadeye gittik,gecenin devamında 45 lik adında bir barda eski yeni parçalarla dansettik,çok eğlendim,dün gece de Edward bizi maltepe sahilde bir restaurantta ağırladı,her şey çok tadındaydı,güzel bir hafta sonu geçirdim,arkadaşımı uğurladım çabuk gelmesini dileyerek.

19 Mayıs 2009 Salı

BUGÜN

Bugün tamamen planlarım dışında gelişti,eh hiç de fena olmadı,dün akşamdan planım sabah iyi bir uyku çekmekti,iki haftadır üç kişilik kadroda tek çalışıyorum ve yaklaşık yirmigün kadar da şube müd.vekalet ettim derken yorgunluktan bayılmış durumdayım,daha da ay sonuna kadar tempo devam ediyor.Dün akşam arkadaşıma gittim iş çıkışı muhabbet derindi,gece dönüşte biraz televizyon izleyip,biraz blogları dolaşayım derken salonda koltukta sızılmış gene,sabah 6 gibi kendime gelebildim.Uyuycam ya kararlıyım saati 11.30 a kurup yatağıma yattım ,saat 7 gibi telefonum çalmaya başladı,şoka girdim,açmamayı bile düşündüm ,arayan Hülya olup,hadi kalk yürüyelim kelimeleri sabahımın kabusu oldu,ama kıyamayarak yataktan çıkıp 7.30 da yollara düştüm,o evinden ben de evimden çıkıp birbirimize doğru yürüdük,Göztepe civarında buluştuk,sahile inip Fenerbahçeye kadar yürümeye devam ettik.Güzel bir kahvaltı yaptık,bol deniz havası aldım.Sonrasında Hülya nın evinde biraz dinlendik,onun arkadaşı uğradı,kahveler içildi,fallar bakıldı,Hülyayla bir kaç kiralık ev gezdik,akşama doğruda tekrar Caddebostan a gelip benim eve kadar yürüdük,alışveriş yaptık,kozmetikçilerde kendi çapımda biraz araştırma yaptım,kardeşim bu ürünler neden bu kadar pahalı bilmiyorum.Hangi marka ürün alayım ona da karar veremedim,biraz daha araştırıp,ciddi bir şeyler almam gerekiyor.Önlemleri bir an önce almak gerekiyor,yaş geldi gidiyor.Güzel dolu dolu bir gün oldu,uzun zamandır bu kadar sokaklarda olmamıştım,özlemişim.

2 Mayıs 2009 Cumartesi

Öncelikler

Hayat nasıl da hatırlatıyor insana öncelikleri,kaptırmış giderken.Keşke bu kadar hızla tüketmesek günlerimizi,farkında olmak ama engel olamamak içimi sıkıyor,ama bu hafta itibariyle önceliğim kendimim duyurulur.Bu kadar sorumluluk sahibi olmaya,bu kadar çalışmaya,paralanmaya gerek olmadığını bir kere daha görmüş bulunmaktayım,hala öğreniyorum,öğrenmenin yaşı yok,hayatın merkezi değişmeli ve değişecek.Bugün hastalığımla ilgili bir kontrolüm vardı,dün bu işleme hazırlık için iğrenç bir ilaç içmek zorunda kaldım,4 saatte içilmesi gereken ilacı ben ancak 9 saatte bitirebildim.Tam kabustu.Bugün sabah erkence yola koyulduk,gene anne babamın küçük kızı modundaydım.Bir elimi tutturmadığım kaldı:),anestezi yapılmasını istemişti doktorum,anesteziyi yapan doktor hanım bana herhangibir rahatsızlığım olup olmadığını sorunca iki gündür kalbim ağrıyor dedim,heyecandandır dedi gülüştük,ilacı verdi ve ben yarım saat kadar uyumuşum,kendime geldiğimde başka bir odaya aldılar,annem yanımdaydı,doktorum gelip her şeyin yolunda olduğunu söyledi benim gözümden yaşlar boşaldı,bu aralar pek bir ağlak oldum zaten:),neyse efendim biyopsi sonuçlarını bekliycem ama anlaşılan bir sorun yok,mutluyum.Benim hafızam biraz şaşar rica ediyorum kendimi kaptırırsam tekrar birileri beni uyarsın,özellikle de sen çileğim.Önceliğim kendim,ailem,dostlarım,kitaplarım,hayatım,gezilerim,fotoğraflarım dır.Kayıtlara alınsın lütfen.

25 Nisan 2009 Cumartesi

ÇİÇEKLERİM



UMUT


Ayşe Kulin'in anlatımına bayılıyorum,Veda nın arkasından Umut'u okudum.Vedayı geç okumuş olduğum için sevinmiştim ardından hemen Umut'a başlama şansım oldu diye,Umut bittiğinde de aynı şeyin olmasını diledim içimden Sitare'nin Muhittin ile buluşmasını okumak istedim,kızıyla yaşayacaklarını,Sabahat ile Aram'ın kavuşmalarını okumak istedim,Umut'un devamını istiyorum,ailenin yaşamına öyle giriyorsunuz ki okurken,yarım kalmış hissettim kitabımı bitirdiğimde.



Son zamanlarda çalışmaktan fazla yaptığım bir şey yok,bu sadece benim durumum değil tabi,pek çoğumuz aynı durumdayız ve durumumuzdan şikayet edebileceğimiz bir ortamda yaşamıyoruz bu günlerde.Biz geçenlerde biraz eğlenelim biraz keyiflenelim istedik,hemen hemen tüm arkadaşlarımızın katılımıyla iş yemeğimizi yaptık,şarkılar söyledik,yedik ,içtik, dans ettik,o gece gayet keyifli geçti.Bol bol fotoğraf çektik.Rahatlamaya çok ihtiyacımız varmış,çok iyi geldi.Ertesin gün 10 da mesaideydim,biraz uykusuz,biraz yorgun ama işin dışında hayata karışmanın verdiği keyifle daha mutlu.

19 Nisan 2009 Pazar

EV KUŞU

Son durumuma en uygun tanım bu,evle bütünleştim,cumartesileri çalışıp,pazarları evdeyim,bu hafta biraz değişiklik yapıp,kuaförüme kadar gidip geldim,garip bir ruh halindeyim,tembellik desem değil ama yorgunluk ve isteksizlik,baharla beraber bu durumdan kurtulmak lazım,kendini zorla da olsa dışarı atmak lazım.Şimdilik en güzel yanı evde yaptığım kahve keyfi ve kitaplarımla daha fazla zaman geçirebiliyor olmak,blogları okuyorum ama kendim yazasım da yok.Hastalığım biraz korkuttu ama son tahlillerim güzel çıktı,gene de bir film olayım var bei heyecanlandıran bu ay içinde onu da halletmeliyim.

6 Nisan 2009 Pazartesi

VEDA



Veda'yı dün akşam bitirdim bir mahzun oldum,imparatorluğun son demleri,yokluk,işgal altındaki İstanbul,yokluk içerisinde eski günlerini arayan insanlar,ben kitabı alalı 1 yıl kadar olmuş,devamı niteliğindeki Umut(Hayat Akan Bir Sudur)'da Veda ile başlayan hikaye devam ediyor,bu sefer Veda yı hemen okumamış olduğuma sevindim,bitti diye hüzünlenirken hikayenin devamını okuma şansına sahip olmak mutlu etti beni.Ayşe Kulin de romandaki aile fertlerinden.Akıcı bir dille yazılmış,beni sadece mavi mürekkeple basılmış olması rahatsız etti.Şimdi zevkle Umut'a geçiş yapıyorum.

28 Mart 2009 Cumartesi

MİMLENDİM

Evet ben de mimlendim ,sevgili Aysema tarafından.Soruları cevaplarken baya zorlandım doğrusu,uzun zaman geçtiğinden mi nedir,halbuki şu an geri sarmak ister misin deseler koşa koşa derim:)

"Yeteneğe çok saygı duymuyorum. Yetenek genetiktir. Önemli olan onunla ne yaptığınızdır." Martin Ritt

Alıştırma:

Genellikle çok derinlerde sakladığımız kazarak ortaya çıkarabileceğimiz yönlerimiz vardır. Kim ne derse desin hiçbir zaman çok geç değildir.

Eksiklerimiz kadar olumlu yönlerimizi de kabul etmek oldukça önemlidir.

Cümleleri tamamlayın lütfen:

1. Çocukken yaramaz olma şansımı kaçırdım.Erken olgunlaşmayı marifet saydım.
2. Çocukken çok oyuncaktan yoksundum.Ama çok da yaratıcıydık bu konuda ve olanlarda şimdiki gibi değil çok kıymetliydi.
3. Çocukken yakan top oynarken düşüp yaralanmış olabilirim.
4. Çocukken piyanist olmayı hayal ederdim.
5. Çocukken piyano çalmayı isterdim.
6. Evimizde asla yeterli zafer gazozu olmadı.Olan hiç yetmezdi bana ,hala da yetmez:)
7. Çocukken daha fazla oyun oynamaya ihtiyaç duyardım.
8. Bir daha asla eski sahurları,şöyle dede,babanne,çiğbörekler olan göremeyeceğim için üzgünüm.
9. Yıllar boyunca geleceğimi merak ettim.
10.Hayatımın bir döneminde kör olup kendimi kaybetmemden dolayı hep kendimi suçladım.

25 Mart 2009 Çarşamba

EVLERİN IŞIKLARI BİR BİR YANARKEN


İclal Aydın'ın son kitabını okudum,su gibi akıp gitti.Anlatımı çok akıcı,pek çok noktada anlattıkları o kadar yakın geliyor ki satırların altını çize çize okudum.İclal Aydın ı çok kendimden buldum.İşte çizdiklerimden bazıları;

Kim birini yaralarından sevmeye başlasa böyle olmaz mı zaten...Acımaz mı sevilenin gözleri...Acıyan gözler güçlenen yüreğin yüzdeki yansımasıdır aslında.Çeliğe su vermek gibi...Birini yarasından sevmek yüreği suya kavuşturmaktır...Ve yürek çeliğe böyle böyle dönüşür...

Asıl yalnızlık sevildiğinizi sandığınız anda vitrinde değil,sevdiğinizin kalbinde asılı olan kartondan yapay kalpten size bulaşan karanlıktır aslında ...
İnsan bazen sevilen oluyor,bazen de çok seven.Bekleyen de oluyor,bekleten de...Bu yüzden ''seni seviyorum''demekte cesur,''seni seviyorum''u duymakta olgun olmayı öğrenmek gerekiyor.Aşk çok şeyi göze almak değil midir zaten?

Ama gör şunu Allah aşkına,sen de sevilmek için geldin dünyaya,sevme hakkın buraya kadar,artık yeter!

Biri bana ''konuşmalıyız''dedi mi başım dönüyor,oracıkta hastalanıyorum.

Hayat kendini tekrar ediyor.Öğrendik artık sandıklarımızı bir daha bir daha öğretiyor.

16 Mart 2009 Pazartesi

GÜNEŞİ GÖRDÜM


Dün annemle babamı sinemaya götürdüm.Mahsun Kırmızıgül'ün yeni filmi,ben henüz ilkini seyredemedim ama,onu da artık evde izleyeceğim,konu çok güzel işlenmiş,oyuncular çok kuvvetli,kardeşi kardeşe kırdıranlara lanet okumamak ne mümkün,insanların çaresizliği,anne babaların acıları insanın içini eritiyor,ben çok başarılı buldum.

Cahit Sıtkı nın şiiri filme öyle oturuyor ki,benim gözyaşları artık duramıyor.

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

11 Mart 2009 Çarşamba

UÇURTMA AVCISI

Sevgili Funda'nın hediye ettiği kitabı bu hafta sonu başlayıp dün akşam itibariyle bitirdim.Uzun süredir beni bu kadar etkileyen bir kitap okumamıştım,elimden bırakamadım,çok hüzünlü bir hikaye,gözlerimin dolmasını,boğazımın yanmasını engelleyemedim,severek ve merak ederek okudum.Kapakta da yazdığı gibi''Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü''8 milyonu aşkın kişi tarafından okunmuş ve filmi de çekilmiş.2006 ve 2007 yıllarında Penguin/Orange Readers Group Ödülü nü kazanmış,yazar Khaled Hosseini,savaşın insanların hayatlarında meydana getirdiği yıkımları görüp insanlığımızdan utanmamak imkansız,doğada bizden daha vahşisi var mı diye düşündüm okurken,birbirimize hükmetmeye çalışırken sadece zayıflıklarımızı örtmeye çalışıyoruz.
Kitaptan bir kaç alıntı yazmak istiyorum.

''Geçmiş için söylenenler yanlış.Ben onun nasıl gömüleceğini öğrendim.Her ne kadar geçmiş pençeleriyle kendine bir çıkış yolu açmayı becerse de''

''Senin için ,bin tane olsa yakalarım.''

''Yeniden iyi biri olmak mümkün.''Bu cümle ile başlıyor diyebiliriz hikayemiz.

1 Mart 2009 Pazar

İSTANBULLULAR


Buket Uzuner'in okuduğum ikinci kitabı,öncelikle bloglarda gördüğümde ismi beni çekmişti,ilk defa cep boyunda kitap okudum,gayet hoştu,hem de yanında taşımak istersen kapladığı yer açısından,taşımaya uygun diyelim.Kitapta kahramanlarımız farklı kültürlerden farklı hikayeleri olan insanlar ve hikayeleri ortak bir noktada Atatürk Havalimanında çakışıyor,fark ettimki ben bu şekilde içiçe geçmiş hayatların hikayelerini okumayı seviyorum.İç konuşmalar oldukça yoğun,bu arada başında ve sonunda İstanbul'un ağzından da yazılanlar var.
''İstanbul'dur adım,insana ait bütün duyguların aynı anda en yüksekte ve en dipte yaşandığı diyarım Ben''
Kahramanlar dan Belgin,genetik bilimci,yıllar önce hayal kırıklığı ile terk ettiği İstanbul'a dönüyor,bu dönüş aynı zamanda onun için aşka dönüş...Ayhan Belgin'in aşkı,heykeltraş,barmen Baturcan,gayet sevimsiz bir adam ben gıcık oldum Entek,Belgin'in Kete'si ve diğerleri.
''Kuşkusuzluk kadar kör,inanç kadar koruyucu,saflık kadar insanı gelişmekten koruyan,ama mutlu eden başka hangi duygu vardır ki?''
''Kesin dönüş gibi,kesin son diye de bir şey yoktu.Çünkü başlangıç bitiş ve kesin dönüş gibi kavramları tıpkı mutlak ve mükemmel gibi yine insanlar yaratmıştı.Çünkü bulutlar hiçbir yere gitmez,dalgalar kaybolmaz,med ve cezir daima gider gelirdi.Varolan asıl şey devinimdi,hareket ve devamlılık vardı,o kadar...''
''Kesin dönüş yok,yaşadıkça gider,gittikçe dönersin''

Ben severek okudum,yoğunluğum nedeni ile biraz ağır okudum ama napalım artık elden bu geliyor ,sırada hediye kitabım var,zevkle ona başlıyorum .

HAFTA SONU

Evdeki eşyalarım sırayla baş kaldırmaya devam ediyor,çamaşır makinasi,ütü derken sırayı bulaşık makinası aldı,bu sefer tamir için gene baya bir para istenince değiştirmeye karar verdim az değil,13 sene olmuş,ömrü dolmuş görünüyor,bugün Kadıköy'e indik ve Arçelik'ten yeni bir bulaşık makinası aldım,kampanyada eskisini 100 tl ye alıyorlar bir de Koçailem indirimi %8 yaptılar,yarın sabah gelecek makinamız,kaç gündür karar veremeyince eski günlere döndük,elde yıkamak baya zaman alıyor,bi de ben evde pek olmadığım için olan anneme oldu.Dün annem rahasızlandı,çok kötü bir gündü,napacağımı bilemedim,bu rahatsızlık senede bir kaç kere oluyor,tam da ne olduğu anlaşılamadı,yoğun baş dönmesi,mide bulantısı,akşama kadar ne yemek yiyebildi,ne de ilaçlarını verebildik,sonunda akşam üstü verdiğimiz ilaçları çıkarmayınca bir şeyler yedirebildik ve diğer ilaçlarını alabildi,daha önce doktorun verdiği bir ilaç üzerinden kulakla ilgili bir rahatsızlık adına rastladım,''Menier''belirtilere bakarsak bu hastalık olma ihtimali var tabi doktor değiliz ama internetten araştırdım biraz.İç kulakta sıvı artışından kaynaklanıyormuş,baş dönmesi ve bulantı yapıyor,atak 1 gün kadar sürebiliyor ve atak geçtiğinde yapılan muayenede hastalık tesbit edilemeyebiliyormuş.Ankaraya dönüşlerinde bende gidip tekrar doktora götürüp,olayı netleştirme niyetindeyim.Sağlık olmayınca hiçbir şeyin tadı olmuyor,akşam kendine geldi,bizimle yemek yedi,tv karşısına yatırıp,battaniyelerle sarmaladık onu,biraz kendine geldi,biz de kendimize geldik.Allah herkese sağlık versin,hani anneler der ya,çocuğumun yerine ben hasta olayım diye ,ben de Allaha öyle dua ettim dün,annem değil ben hasta olayım diye,Allah herkesin ailesini kendisine bağışlasın.

21 Şubat 2009 Cumartesi

PUSLU KITALAR ATLASI

Bu kitabımı bayram için gittiğim Denizli'de almıştım,ağbimde her zamanki gibi bana takılmıştı sanki hiç kitabın kalmadı okuyacak diye gerçekten de yanıma yedek kitap almama rağmen yeni bir kitap almak istedim.İhsan Oktay Anar'ın daha önce Efrasiyab ın Hikayeleri adlı kitabının tiyatroya uyarlamasını seyretmiştim.Bu kitapla ilgili de güzel yorumlar okumuştum.Anlatımı oldukça değişik geldi,çok severek okudum,kitabı otobüste okumaya başladım,gündüz yolculuğu yaptım ve nasıl geçecek o kadar yol diye düşündüğüm yolculuk,gayet zevkli geçti.Tesadüf bu ya ben kitabımı çıkarmadan baktım yanımdaki bayan da çantasından kitabını çıkardı''Puslu Kıtalar Atlası'',biraz sonra ben de çıkarınca gülümsedik,sonra yol arkadaşım bana damak çikolata ikram etti ben de gülerek çantamdan damağı çıkardım ve arkadaşımın adında benim adıma Gül eklenmişti:)Güzel bir yolculuk oldu.Kitapta tarih,eski İstanbul ve içiçe geçmiş hikayeler insanı sarıyor,kahramanlarımız Uzun İhsan Efendi,Bünyamin,Kubelik,Ebrehe,Alibaz,Zülfiyar,Hınzıryedi.

BİR YAŞ DAHA BİTİYOR...

Az kaldı yeniden doğmama.Yarın doğum günüm benim.Bugün tahlil sonuçlarımı aldım,değerlerimde biraz düşme var,kullandığım ilacın dozu arttı,l ay sonra tekrar kontrol,canım sıkıldı biraz,herhalde bu iniş ve çıkışlar yaşanacak hayatımda,napalım Allah çaresiz dert vermesin ,bir de ortopediste gittim ,çok tatlı bir adam,çok moral verdi,hiç canını sıkma değerlerin de öyle telaş edecek bir şey yok,keşke senin yaşında olsam da bu hastalık olsa dedi,gülüştük,pek geniş olamıyorum deyince de öyle kayıtsız biri olsan iyi mi olurdu dedi,düşündüm hak verdim ,öyle duygusuz ya da umarsız olmak da istemezdim,ilaçları daha düzenli kullanmam gerekiyor,neyse moralimizi yüksek tutalım.Neymiş her şeyin başı sağlık,yeni yaşım için en başta sağlık diliyorum bu sene ,tabi başka dileklerim de var:)Yarın dolaplarım geliyormuş,25 gün süre vermişlerdi,tam doğum günüme yetişti,mutlu oldum,yeni yaşımda kendimi daha çok seveceğim,daha az üzeceğim,kendime daha iyi bakacağım,hayatımı daha güzel kılacağım bunun için kendime söz veriyorum,burda sizin huzurlarınızda:)

18 Şubat 2009 Çarşamba

Akşam saatlerinde işten çıkışımız hiç kolay olmuyor,sanki iş ürüyor,o masa var ya asla toplanamıyor,Canan spora gidelim diye msn den tacizlerini yaparken ben elimdeki kredi teklifini kapatma telaşında ve ekspertiz talebi geçecek arkadaşıma sistemi anlatmaya çabalıyordum.Neyse kendimizi 7 de,salona attık,20 dk yürüyüşün ardından hoca bizi gördü ve hadi gelin pilatese katılın dedi,biz de bayıla bayıla kabul ettik.Doğrusu ben daha kolay bir şey bekliyordum,arada sinirim bozuldu halime baya güldüm,topun üzerinde hareket etmeye çalışırken top kaçacak kayıp yere yapışacağım diye çok tedirgindim,yarına baya ağrım olur gibi geliyor.Bakalım bu ikinci haftamız alışırız herhalde,bizim gruptan biri soyunma salonunda arka arkaya 2 ders platese katıldığını söyledi biz birbirimize bakakaldık,düşünemedik kendimizi o durumda.

17 Şubat 2009 Salı

HAYAT

Yaşamak,hayatın akışına bırakıp kendini.Ben kendimi bırakmaktan yoruldum.Geçen hafta spora başladım,işyerime yakın bu seferki salonum,bu hafta henüz gidemedim,bu akşam toplantım vardı çıkış saati 22 olunca hayat duruyor haliyle,dün akşam rutin doktor kontrolüme gittim,gene biraz korkuyorum hafif ağrım var,cumartesi sonuçlarımı alacağım iyi olsun istiyorum,hastalığımın yenilediğini duymaktan korkuyorum.Geçen hafta kendime hediye aldım,doğum günü hediyem olacak,evimi güzelleştiriyorum:)Geldiğinde yeni halini buraya eklerim,küçük sevgililerim bana sevgililer günü için hediyeler almışlar,minik Berkciğimin hediyesini ağbim getirecekmiş bana ,Tunç'cum da bana orkide almış,işteki masama koydum,dur yarın onun da resmini çekeyim,içine de not yazmış bayıldım:)Kendisi okula gitmiyor ama yardım alarak olayı çözmüş hatta yazıyı süslemiş de.

10 Şubat 2009 Salı

KİTABIM GELDİ:))

Evet beklenen misafir geldi,bugün öğleden sonra bir müşterime kargo ile evrak gönderirken tam da aklımdan kitabım geçerken arkadaşım aradı,sana ait bir paketi aldım diye,heyecanlandım,yanımdaki arkadaşıma söyledim o da bana katıldı merakla gidip açtık paketi,çok mutlu oldum:)Okumayı planladığım ''Uçurtma Avcısı''nı karşımda görmek ayrı bir mutluluktu,ben de en kısa sürede okuyup yorumlarımı bloguma ekleyeceğim,çok teşekkür ederim Funda,kartını da kitabımla beraber saklayacağım.Bu çekiliş beni çok mutlu etti,yeni bloglarla tanıştım,yeni tanıştığım Funda dan benim için en güzel hediye olan ve okumak istediğim bir hediye kitap aldım,sevgili Elif e hangi kitabı göndereyim diye kıvrandım ,birkaç kere fikir değiştirdim,hayatın güzel bir rengi oldu bu olay ,akıl eden ve katılan herkese teşekkürler,sevgiler(fotoğraf çektim ama kabloyu bulamadım artık sonra ekliycem kitabımın ve kartımın resmini)

18 Ocak 2009 Pazar

AVUSTRALYA


Geçen pazar sinema keyfi yaptık,önce filmimizi izledik,ardından kahvelerimizi içip filmi yorumladık,2,5 saat süren film öyle hoşuma gitti ki zamanın nasıl geçtiğini anlamadım,insan hırsını,savaşın soğuk yüzünü,bir çocuğun güzelliğini,anne olmanın ille de fiziki olarak doğurmayı gerektirmediğini gördük.Yönetmen:Baz Luhrmann,,oyuncular Nicol Kidman,Hugh Jackman,2.Dünya savaşı öncesi Avustralya anlatılıyor,Aborjinlerin asimile edilmeye çalışılması,Japonların kenti bombalaması,tarih,aşk,doğa içiçe geçmiş bir hikaye,Hugh Jackman 'a bayıldım,çok hoş bir adam.

11 Ocak 2009 Pazar

A.R.O.G




Geçen pazar sevgili çileğim ve annesi ile sabah seansında Arog'u izledik,akşam seansında ise Müjde bize katıldı ,ben dördüncü kere Issız Adam ı izledim:),sıkılmadın mı diye sorarsanız sıkılmadım gene zevkle izledim.Caddebostan Kültür Merkezi ni çok beğeniyorum,hem bana çok yakın hem de sinema salonları güzel ,aynı günün akşamında aynı binada bulunan Hayal Kahvesi'nde oturup kahvelerimizi içtik,filmlerle ilgili kritiklerimizi yaptık,muhabbet ettik,sinemaya gidilen akşamlarda oturmak için hoş bir mekan,ilk filmde ben şemsiyemi oturduğumuz koltukların yanında unutmuşum,film başlamadan çıkıp aradım,bulamadım birisi temizlik yapan beylerden birinin aldığını söyleyince filmin sonunda büfeden şemsiyemi teslim aldım ama bitmedi,ikinci filmimizde Müjde şemsiyesini sehpada unuttu bu sefer,çıkışta o da gidip büfeden teslim aldı:)bununla da kalmadık,tam çıkıyoruz,Pınar beresini bulamadı,onu da düşürmüşüz,o da gidip büfeden teslim aldı:)Halimize çok güldük ve de şansımıza.Allahtan büfeye hep birlikte gitmedik yoksa adamlar bizi unutmazdılar herhalde.Akşam yemeğizi Güveçci Abdullah Usta da yedik,güveçleri çok başarılı,Kağıt kebabını da güzel yapmışlardı,kuzu eti olunca ağır olur diye düşünmüştüm ama hiç de öyle değil ve çok lezzetliydi,tavsiye edilir .Arog beni eğlendirdi,çok büyük beklenti ile gitmedim okuduğum ve dinlediğim eleştirilerden sonra ,tamam gülmekten bayılmadım ama güzel zaman geçirdim ben ,esprilerde hoşuma gitti doğrusu.Film Goranın devamı olarak çekilmiş,Arif zaman makinası ile Yontma Taş devrine gönderiliyor o ve ceko nun başından geçenler anlatılıyor ardından.Senaryo Cem Yılmaz ,Özge Özberk,Cem Yılmaz,Zafer Algöz,Özkan Uğur,Ozan Güven oynuyor.Büyük beklentileriniz yoksa eğlenebilirsiniz.

1 Ocak 2009 Perşembe

YENİ YIL ,YENİ YIL,YENİ YIL HERKESE KUTLU OLSUN!




2008 yılını nasıl geçirdim diye düşündüm şöyle bir,önce bana pek iyi gelmedi diye düşündüm ama ardından da haksızlık etmemem gerektiğine karar verdim.2008 de yeni arkadaşlar edindim,bol fotoğraf çektim,yeni bir ülke ,yeni şehirler gördüm,işyerimle ilgili heyecanlar yaşadım,her fırsatta ailemle birlikte zaman geçirdim,bayramlarda onları ziyaret ettim,ağladım ama acısını çıkaracak kadar da güldüm,bol kitap aldım,okumaya yetişemedim:)Gene otobüs biletlerini son dakkada aldım,gidememe heyecanları yaşadım,Issız Adam filmini 3 kez izledim,kız teyzesi oldum,insanları tanımaya çalıştım,hayal kırıklıkları yaşadım,çok düşündüm,çok çalıştım,insanca pek çok şey yaşadım.Kendime bir sürü soru sordum,cevabını bulamadıklarım oldu.
2009 herkese mutluluk ve istediklerini getirir umarım.
Dün yemeği Serpil abla eşi,Edward ve Pınar'la yedim.Her zamanki gibi yemeklerimiz muhteşemdi,geleneksel kestaneli pilav çok lezizdi.Yemek sonrası Didemlere gittik,Müjde de oraya geldi,güzel bir akşam geçirdik,bol muhabbet ettik,güldük,Bora bizi çok eğlendirdi,Dönüşte Pınarlarda kaldım,bu akşam evime döndüm,sabahtan geleneksel 1 ocak gezimizi yaptık karşıya ,hava çok güzeldi,Kadıköy de deniz kenarında çayımızı içtik,Pınarcım bir hafta daha burda yaşasın:)

ÖNÜM ARKAM SOBE


Evet Nane şekeri nin sobesine cevabım onun gelişi ile sekteye uğradı ama geç kalmayalım 2009'un ilk günü borcumuzu ödeyelim,çantamdakileri sormuş evet ben de şöyle bir döktüm neler yok ki;
kırmızı cüzdanım,bozuk para çantam,cep telefonum,i-pod,öksürük şurubu ve turuncu haplarım,not defterim,hazır çorba(domates),eldivenlerim,Jacobs ikisi bir arada kahve,el kremi,makyaj çantam,mor şemsiyem,sigara kutusu(nadiren de olsa gerekebilir diye:))kartvizitlik,oje,tırnak güçlendirici.Ben de pek çok kadın gibi o koca çantalardan taşımaya bayılıyorum,içini de böyle dolduruyorum işte.