30 Ağustos 2010 Pazartesi

TATİL

Tatil sabahları uyumakla geçti,nedendir bilmem,sabahları kalkma yönünde bir özürüm var bıraksam kendimi akşama kadar yatabilirim,bugün öğlene doğru zorla kendimi yataktan atıp,Hülya'ya kahvaltıya gittim sağolsun tostumu hazırladı,onlar yemişlerdi,kahvaltı arkası kahvelerimizi içtik,onun balkonunu çok seviyoruz.Yol kenarında yüksek ağaçlar var ve sanki şehir içinde değilmişsiniz gibi hissediyorsunuz,ardından tavla oynadık 4-1 yendim:)Bu arada taşları nasıl yerleştireceğimizi karıştırıp telefonla Egeden yardım aldık,çok güldüm halimize:)Geliştirmeye başladım tavla oynamayı,bu yeni merakım.Sonra rutin kuaför ziyaretimizi yaptık,ordan da Midpointe geçip kendimize ziyafet çektik,yemeğe Ege de katıldı,yemek sonrası yediklerimizi hazmedebilmek için Çiftehavuzlara kadar yürüdük.Bayram için biletlerimi aldım,gidiyorum bekle beni Didim.Eve döndüğümde Özler aradı evde sıcaktan bunaldım çıkalım çay içelim diye,soyunmuşken tekrar giyinip bu seferse Kazasker Görgülü ye gittik.Çaylarımızı içip muhabbet ettik,uyku öncesi gayet iyi geldi,serinledik.Tatille birlikte geç yatmaya alıştık,uyku diye bir şey yok.Sabahta uyanamam kesin:)

29 Ağustos 2010 Pazar

THE BLIND SIDE


Evde film keyfini özlemişim.Bugünün keyfi The Blind Side,Sandra Bullock un en iyi kadın oyuncu oscar ödülünü aldığı film,çok duygusal bir anlatımı var.Michael Oher ın gerçek hayat hikayesinden uyarlanmış.Michael'ın Sandranın ailesinde kabul edilişi ve o aileden birisi olma süreci çok güzel anlatılmış,Sandra Bullock otoriter ama bir o kadar da duygusal,iyi kalpli bir anne,Michael ı da oğlu olarak benimseyip,diğer çocukları gibi sahiplenmesi izlenmeye değer.Herkesin bir şansı hak ettiğini ve tüm yaşamın bir anda farklı bir akışa dönebileceği anlatılıyor.Güldüğüm sahnelerde çoktu,izlenmeye değer.

EVDE VE ÇEVREMDE TEMİZLİK

Evdeyim temizlik modundayım,balkonu yıkadım iki makina çamaşır yıkandı,üçüncü parti banyo paspaslarını attım,tüm ev süpürüldü.Hani insanın canı sıkılınca temizlik yapmak iyi gelir derler ya,galiba doğru,kafam biraz dağıldı.Kaç yaşına gelirsek gelelim hayat sürekli yeni şeyler öğretiyor,aslında daha önce öğrenmiş olmalıydım ama anlamamakta ısrar ediyorum:)İnsanlara çok çabuk güvenmek hemen her şeyini paylaşmak,arkasından da gördüğün samimiyetsizlikten sonra kendini aldatılmış hissetmek.Olayın özü budur.Büyümem lazım.Ama gerçek dostlarımın kimler olduğu da gayet ortada,dün dışarı çıktım,biraz yürüyüp dolmuşa bindim ama yol paramı bile veremeden kendimi çok kötü hissettim,indim hemen,yolun kenarında Güllüoğlu Baklavacısı gözüme ilişti,gidip önündeki sandalyeye çöktüm,içerden bir adamcağız çıkıp beni içeri aldı,üstümden bir ter boşaldı.Neyse biraz dinlendim,sonrasında taksiyle gidip unuttuğum telefonumu şubeden aldım.Evime dönünce de bol dinlendim,akşama kadar kafam kazan gibiydi,tansiyon aletimin de pili bitmiş.Artık vücutta ne yaşandı bilmiyorum.Ama gerçekten bana karşı samimi olan arkadaşlarım gün boyu beni arayıp nasıl olduğumu merak ettiler,hayat bana ders vermeye devam ediyor anlaşılan.Neyse bugün daha iyiyim,ev de baya şekle girdi,birazdan kitaplarımı düzenleyeceğim,okuma yönünde bir sıkıntım var bir süredir,sıcaklardan herhalde diyorum ama görüyorum ki blog arkadaşlarım gayet güzel okumaktalar.Neyse işte kendimi biraz heveslendirmek için Ahmet Ümit in bir kitabını aldım polisiye daha önce pek okumuyordum,(çok gençken Agatha Christie kitapları okumuştum)Dün başladım.Bakalım okuma hızımız ne olacak.Çayımı demledim,en sevdiğim kupalarımdan birine koydum(Almanya da Pınarcığımla yaptığımız gezide sıcak şarap içtiğim kupam renk yeşil üzerinde de sevimli mi sevimli bir geyik ve havuç burunlu bir kardan adam kafası var)Yazımı yayınlayıp,kitabımı okuyacağım.Mutsuz olmamı gerektiren bir şey yok,samimiyeti eksik olan insanlar uzağımda olsun,ne isterlerse onu yaşasınlar.Ama benden samimiyet beklemesinler.

22 Ağustos 2010 Pazar

CUMARTESİ

Bazen insan kendini çevresindeki kalabalığa rağmen hatta onlara inat yapayalnız hissediyor,geçen hafta bu hisler içime işleyip gözlerim hafiften ıslandığında ,iş çıkışı gelen bir telefon bu duygu yoğunluğunu dağıtıp içime bir sıcaklık salıverdi.Kararlaştırılan görüşmeyi dün gerçekleştirdik.Didem,Bora,Müjde ve ben.Güzel bir gün geçirdik,önce biraz alışveriş yapıldı,ben de aylar sonra kendime yüzücü mayosu alabildim(tüm kış bikiniyle yüzdükten sonra)Boyner de baya bir indirim yapmışlar üzerine koç ailem ind.de yapılınca harika oldu:)Midpoint te kendimize ziyafet çektik,ıspanaklı krebi tavsiye ediyorum ben de başka bir şey yedim ama krebin tadına baktım,muhteşem bir tat,krebin dışı kaplı,kızartılmış.Yolunuz düşerse mutlaka deneyin.Sonrasında biraz kitapçılara uğradık,Ahmet Ümit in İstanbul Hatırası'nı aldım,Ahmet Ümit kitaplarını merak ediyordum,başlangıç için iyi bir seçim olacağını düşündüm.Dönüşte Didem Boraya söz verdiği için madoya uğradık tabi biz de sebeplendik,karadutlu dondurması harikaydı,rengine de bayıldım.Akşam döndüğümde baya bir yorulmuşum havanın serinlemesinden istifade evin tadını çıkardım.

15 Ağustos 2010 Pazar

Tatil Dönüşü

Tatil dönüşü İstanbul'un sıcaklığı ile boğuşmaktan içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor.Birlikte çalıştığım arkadaşım da ben döndüğümde izne çıktı,iki haftadır iş temposu da çok yoğun.Sıcaktan sürekli suyla haşır neşirim.Tatilde 15 gün saçları tepemden toplayıp,dünyayla ilişkimi kestim.İstanbul'dan,işten,her şey ve herkesten uzak kalmak bana iyi geldi.Ailemle birlikte olmak herşeye iyi geliyor.Gelirken yazlıktan sebze,meyva getirdim iki haftadır onları tüketirken halen orda olduğumu hissediyorum.Sıcaklıkların düşmesine 10 gün kaldı diyorlar ümit ederim biraz rahatlar nefes alırız.Bu sene farklı bir durgunluk var üstümde,tatilde sadece bir adet kitap okuyabildim:)O da ;Haruki Murakami den Yaban Koyununun İzinde.Merakla okudum,sonunda ne olacak diye.Gerçekten değişik ve gizemli bir öykü,sürükleyici bir anlatıma sahip.Murakami'nin hayal gücü inanılmaz.Kahramanımız eşinden yeni ayrılmış,kulaklarına karşı aşırı ilgi duyduğu bir sevgilisi var,bir gün gizemli bir olay gerçekleşiyor ve ondan sırtında krem rengi yıldız bulunan bir koyunu bulması isteniyor ve koyunun izinde Hokkaido Adası'na sürükleniyor.Ve macera başlıyor.Murakami nin bu kitabını da okuduk,sıra diğerlerinde.
Tatilde yeğenim ve Denizli de yaşayan ağbimlerde geldi,yeğenimin bebişi Oğul tatilimizin şekeri oldu,yavrum maşallah çok tatlı,insan koklamaya kıyamıyor.Kuzumuzun kuzusu:)Bebişlerimizin büyümelerine uzaklıktan tanık olamıyoruz.Boracığımın da doğum gününü kutladık,tatil arkadaşım o oldu birlikte yüzmeye gittik,canı istemese de babamın''halanı yanlız mı göndereceksin,evimizin erkeği olarak ona eşlik etmen lazım''demesinden hep yanımdaydı.