31 Ekim 2008 Cuma

YAŞASIN CUMHURİYET






Bu sene Cumhuriyetimizin 85.yılını kutladık,Bağdat Caddesindeki cumhuriyet yürüyüşüne katıldık,gerçekten muhteşem bir geceydi,bayraklarımız elimizde Göztepe ye kadar yürüdük,marşlar söyledik,saygı duruşundan sonra İstiklal Marşı nı okuduk hep beraber,Cumhuriyete bağlılık andını tekrarladık,her yaştan binlerce insan bir aradaydık,çok duygu yüklü bir geceydi,Göztepe de atılan havai fişekler ve MFÖ konseri ile coştuk,çocukları hatta bebekleri aramızda görmek öyle mutluluk verici ki.

28 Ekim 2008 Salı

SALI GECESİ SİNEMASI



Bugün toplantımız vardı maalesef tüm öğleden sonramız toplantıda geçti,dinlemek de insanı yoruyor,dikkatini toplamak,sonuna doğru iyice darlandım,toparlanmaya başladım,ceketimi giydim,kalemlerimi notlarımı topladım az daha devam etse çığlık atacaktım dayanamayıp,çıkışta Uğur ve Özlerle Bayramoğlunda mantıcıya gittik,eski günlerde gittiğimiz bir mekandır,eğitimlerde tesisin yemekleri baydığında takılırdık buralara,son zamanlarda pek eğitime gitmediğimi fark ettim,dönüşte Uğur bizi evlerimize bıraktı sağolsun,eve girince bir üşüme tuttu,polar sabahlık bile kurtaramadı,çok sıktım herhalde kendimi,hastalanma belirtileri ama umarım olmadan atlatırım,cnbc-e de çok sevdiğim bir filme rastladım,tam koltuğa kurulmuşken Özler aradı,filmi izlemesini söyledim gülmeye başladı,o da ben seyredeyim diye beni aramış:)Filmimizin adı,The Mirror has Two Faces,oyuncular Barbra Streisand ve Jeff Bridges,1996 yapımı,122 dk lık bir film,biraz konusundan bahsedelim,Rose annesi ile birlikte yaşayan ,daha önce evlenmemiş ve beğendiği adamda kızkardeşi ile evlenmiş bir akademisyen,Gregory ise pek çok geçici ilişki yaşamış ama seksin ilişkileri bozduğunu düşünen bir matematik profesörü,Gregory nin gazete ilanına Rose un kızkardeşinin Rose adına mektup göndermesi ile ilişkileri başlıyor ve son derece mesafeli ama dostça evliliğe kadar gidiyor,Ama Rose'a bunun yeterli gelmediği noktada işler karışır ve Rose evi terk eder,bu arada Gregory de yeni kitabı ile ilgili yurt dışında sunumlar yapmak üzere yurt dışına çıkar ve konuşamazlar,Rose kendisini çirkin hissetmekte ve güzelleşmeye karar vermiştir,kilo verir,saç rengini değiştirir,Gregory döndüğünde yeni görüntüsüne tepki verince Rose Gregory'i terk eder,Gregöry kendisine itiraf edemese se Rose' a delice aşıktır,saldırganlaşır ve Rose un bir başkası ile birlikte olduğunu duyduğunda artık dayanamaz ,Rose un kapısına dayanıp duygularını itiraf eder ve mutlu son ,ben bu filmi kaç kere izledim bilmiyorum ama daha çok izlerim onu biliyorum....

FİLM KEYFİ-BABEL



Cumartesi Canan la toplanma günümüzdü,Serpil ablada buluştuk,çaylarımızı içtik,leziz börek ve kısırımızı yedik bol güldük,bol konuştuk,ilaç gibi geldi bana,böylesine sevgi dolu insanları tanıdığım için bir kere daha mutluluk doldu içim,Hollanda'dan bana yetişen dostum çilek,ben yola çıktığımda hala uyuyormuyum diye beni aradı,ama bu sefer yatakta yakalanmadım,yola çıkmıştım:)Belli olduğu üzere biraz ihmalkar biraz da tembelimdir kendi işlerimde.Akşam üstü dönüşte yürüdüm caddede.Herzamanki gibi D&R a girip kitapları,dergileri,dvd leri karıştırdım,Caddebostan D&R a uğramadan geçemem ben,mutlaka girer ortamı koklarım,almasam da ki almadan çıktığımı pek hatırlamıyorum:)orda olmaktan hoşlanıyorum.İki tane film aldım birisi Babel diğeri de The Hunt for Red October.Pazar akşamı evimde koltuğuma kurulup Babel'i izledim.2006 yılı yapımı,yönetmeni Alejandro Gonzales Inarritu,başlıca oyuncular Brad Pitt,Cate Blanchett,Gael Garcia Bernal ve Koji Yakusho.Cannes Film Festivali en iyi yönetmen ödülünü almış,Morocco da meydana gelen bir kazanın dünyanın farklı ülkelerindeki dört grup insanın hayatının kesişme noktasını oluşturmasını konu alıyor,bu olaydan etkilenenler arasında Fas’ta turistik gezi yaparken ölüm kalım mücadelesi yaşamak zorunda kalan Amerikalı karı-koca, kazayla işledikleri suç yüzünden başı derde giren iki Faslı çocuk, Amerikalı iki küçük çocukla Meksika sınırını yasadışı yollardan aşan Meksikalı çocuk bakıcısı ve Tokyo’da babası polis tarafından aranan asi ruhlu sağır Japon genç kız var,içiçe geçmiş hikayeler,ben bu şekilde içiçe geçen hikayelerden etkileniyorum,Before the rain ve 21 Gram da da bu tarz filmler onlardan da başka postlarda bahsederiz artık:)

25 Ekim 2008 Cumartesi

HOŞ GELDİN ELİF NAZ BEBEK

Evet hayatımıza minik bir kız katıldı,Reyhancığın minik kızı Elif Naz ,ben de teyzelerinden biri olma şerefine ulaştım,teyzesi yani ben , kızımızın doğum gününü bir gün sonra sanıyordu ama salı günü mutlu haber geldi,akşamı zor ettik,Canan la birlikte hastanenin yolunu tuttuk,yakındaki bir marketten meyva,gazoz falan doldurduk çantalarımızı ,içeri girerken yakalanmaktan korkarken benim çantamdaki gazoz şişeleri birbirine çarptı ve haliyle içine baktılar neyse bir şey denmedi geçtik ama Canan ın çantasını açtırıp mandalin ve elmaları yakalasalardı diye gülmeye başladık,minik kızımız kırmızı yanaklı ve yumuk yumuktu,o geceyi hep birlikte geçirdik ,bebeği tutmanın bu kadar zor olabileceğini düşünmemiştim,ama tecrübeli bir anne olan Canan'ı çok takdir ettim,ama bebişimiz çok şirin ,öyle annesini arıyor,ondan ayrı duramıyor ki...Ertesi gün işte burnumda tüttü,şöyle koklayasım geldi,inşallah Elif Naz bebişin çok güzel bir geleceği olur ve istediklerine ulaşıp,mutlu bir hayat sürer...

BU NASIL BİR ŞEY

Dün akşam şöyle okuduğum bloklara gireyim dediğimde şok oldum ,inanamadım birinde mi diye başka bloglara ulaşmaya çalıştım,hepsinde aynı anlamsız ifadeler.İnanamıyor insan bir anda,hiç sorgusuz özgürlüğün kısıtlanıveriyor,şimdilik böyle uzantılarla idare edeceğiz ama bunu yapan zihniyet daha neler yapabilir bilmiyorum,çok anlamsız geliyor gelişmeler,biz paylaşmak istedikten sonra engeller niye olsun.....

12 Ekim 2008 Pazar

İZNİK(NICAEA)















Fotoğraf atölyesi ile birlikte bugün İznik gezisi'ne katıldık.Sabah 6.30 gibi hava yarı aydınlanmışken yola koyuldum,Kadıköy de her zamanki yerimizde buluştuk,Kara Fırın dan açmalarımızı aldık(ben haşhaşlı aldım çok başarılıydı:),feribotta çayımızla keyfini yaptık)yolculuğumuza başladık,Hülya'nın bankasından arkadaşları ile birlikte katıldık geziye,artık yaptığımız gezilerle ben de ekibin bir parçası hissediyorum kendimi.Haftaya da Safranbolu gezisi var ama ben muhtemelen gidemiycem,çünkü mesai planlanıyor:(bu piyasa koşullarında ne için uğraşıcaz bilmiyorum ama neyse,İznik te önce serbest olarak sokaklarda dolaştık,sanat atölyelerini gezdik,çok güzel çiniler gördük,atölyenin birinde yapımını anlattılar,çizim yapılıp boyanan sonra da sırla kaplanan ürünler ,fırınlarda tekrar pişiriliyor,işçiliği çok fazla,renkleri çok canlıydı,girdiğimiz çeşitli dükkanlarda tabakları boyayan çalışanlara rastladık,Süleyman Paşa Medresesi sanat atölyelerini dolaştık.Gezdiğimiz medrese 1332 yılında Orhan Gazi nin oğlu Süleyman Şah tarafından yaptırılmış.Bilinen en eski Osmanlı Medresesi olup,avlulu medreselerinde ilk örneği,Medrese yi Çiniciler Çarşısı olarak düzenlemişler,avluda atölyeleri gezdikten ve fotoğrafları çektikten sonra kahvelerimizi yudumladık,Kafeteryayı işleten Hasan Amca son derece sıcaktı,İznikte bisiklet kullanan yaşlı insanlar dikkatimi çekti,tiyatroda rasladığımız çocuklar bize poz verdiler ,küçük olanın adı Ali'ymiş,hepimize modellik yapıp,çekilen resimlerden sonra ''bakam'' diye koşturması hepimizi eğlendirdi,öğlen yayın balığı yedik,ben çok sevmedim ,ama balık çorbası içtik o lezzetliydi,tepede bulunan Abdulvahap Hazretlerinin türbesini ziyaret ettik ,İznik'i tepeden görüntüledik,gün batımında da göl kenarında çekimler yapılıp,çaylar içildi ve İstanbul a dönüş başladı,feribotta dışarda oturup çaylarımızı içip günün yorumlarını yaptık,bir fotoğraf gezisi daha sona erdi,bana da yazdığım yazı çektiğim resimler kaldı,size de İznik'e gitmediyseniz bunlara göz gezdirmek...

11 Ekim 2008 Cumartesi

VEDA YEMEĞİ








Bu hafta piyasalarda yaşanan hareketliliği takip ederken yorgun düştük,cuma sabahı müşterilerimden birini ziyarete gittim,bazı işlemlerle ilgili detayları görüştük,gelişmeleri konuştuk,uzun yıllardır faaliyetlerini sürdüren bir firma,çocukları da eğitimlerini almışlar ve işin içerisinde yerlerini almışlar,birikimli insanlar,sohbet havasında bir görüşme oldu,akşamında da şubeden tayin olan üç arkadaşımıza veda yemeği yaptık,Ataşehir de müşterimize ait bir mekandı,yeni açılıyor,ilk misafirleri biz olduk,fasıl ekibi başlangıçta eğlenemiyeceğiz ,içip içip gelicez izlenimi verdi,ama çok yanılmışız,ekibimiz süper eğlenceliydi,Cananla ben müdürümüzün eşini almaya gitmesini fırsat bilip,rakısını bölüştük ,garsonda boşalan bardağa rakı doldurdu,döndüğünde ben bu kadar az mı içmiştim deyince biz koptuk tabi:))gecenin ilerleyen saatlerinde de yaptığımızı itiraf ettik,ben Müjdat ı dansa kaldırdım ,beni tebrik ettiler:)bol dans ettik,uzun süren ve nefesimizi kesen halay faslımızda müdürümüz halayın başını çekti,herkes oynadı,damat havası yaptık,bu oyun benim çok hoşuma gidiyor,eğlendiriyor beni,ben herkesin resimlerini çektim ,dönüşte Aslıhan ve ben Özler de kaldık,beni salona göndermeye çalışsalar da duygu sömürüsü yaparak onların yanında yattım:)Ama gece Özler bizi terk etti,biz gene o varmış gibi Aslıhanla köşeye büzüşüp uyumuşuz,sabah kalktığımızda halimize çok güldük,güzel bir kahvaltı yaptık ,Özler in veli toplantısı olduğu için beni eve bıraktı,öğlen civarı uyku bastırınce koltukta keyif yaptım,Canan Reyhan a gidiyormuş ben de onlara katıldım,mantı partisi yaptık,bol muhabbet,hayatıma farklı arkadaşlıklar giriyor,yarın İznik Gezisi var ,fotoğraf çekicem bol yazarım gene

7 Ekim 2008 Salı

Sevgili Ihlamur:)

Özlemişim ıhlamurun kokusunu tadını,havaların serinlemesi ile başladım gene akşam sefalarıma ,bu bitki ne iyi gelir bana ,ruhum dinleniyor sanki,ıhlamurun tadı sevdiklerinizle içince katmerlenir,çok sevdiğim bir dostum evinde de ıhlamur kaynattığını ama ben de içtiği gibi olmadığını söylerdi,onu tatlandıran ortamdaki sevgiydi,keşke yanımda olabilseydi de birlikte içip doyasıya sohbet edebilseydik,ama mümkün değil artık.Kansızlığımın tavan yaptığı yıllarda annem pazardan aldığı taze ıhlamurları bana kurutmuştu,bez torbalarda saklayıp,kış boyu akşamları içmiştim.Kansızlığıma iyi geldi mi bilmiyorum ama ruhuma iyi geldiği kesin.

6 Ekim 2008 Pazartesi

ÖYLESİNE BİR SÖZ

Talat Halman ın çevirisi ile Antik Yunan dan bir alıntı;

Genç kalmaya bak,genç kalmaya bak sevgili ruhum
Yakında başkaları genç olacak ben ölüp toprak olacağım...

DELİ KIZIN YERİ


Bu Kapalıçarşıda bir dükkanın adı,sadece dükkan demek ne kadar doğru bilmiyorum,Gamze bulmuş bana da çok cici bir kitap ayracı almış ordan bayıldım ,sitesinin adı www.delikiz.com ,ben ilk fırsatta ziyaret etmeyi düşünüyorum inceleyin bakalım sizin de hoşunuza gidecek mi?

Müzik ve kokular

Her ikisinin de anılarla ne kadar yakın ilişkisi var,duyduğunuz anda güzel doyulamayan ya da kötü unutulamayan anılar gözümüzün önünde canlanıveriyor,doyasıya dinlemek,içine çekmek ya da hemen uzaklaşmak...Hepimizi bu kadar etkiler mi,ben bilmiyorum ama ben de bu duygular çok yoğun,halen Işın Karacayı dinleyememem,parfümlerimi arkadaşıma vermem hepsi bu yüzden ,bayram tatilinde İzmir de servisten inmiş ağbimi beklerken önünde durduğum cafe bar çok hoşuma gitti,oturasım geldi,sabah serinliğinde denize karşı kahvemi yudumlamak istedim o anda bir şarkı Ladino Song (Oi Va Voi)başladı ben de öyle kalakaldım,benim çok sevdiğim bir şarkı siz de dinleyin belki sizin de içinizi ısıtır kim bilir,

5 Ekim 2008 Pazar

HEYBELİADA




Sonbaharın yaza çalan günlerini yaşamaya devam ediyoruz,dün hava son derece sıcaktı,Tunç Bey annesinden kendisini adaya götürmesini istemiş beni de davet ettiler ben de zevkle onlara katıldım,birlikte motorla Heybeliada ya geçtik,Büyükada kadar kalabalık olmaması nedeni ile Heybeliadayı seçtik,deniz kıyısında çaylarımızı içtik,kahvaltımızı yaptık keyifle,üzerine kahvelerimizi yudumladık,orman içinde yürüdük ,Tunç bol bol koştu,eğlendi,biz de dinlendik,dönüşte Bostancı da balıklarımızı yedik ve bu güzel gündeki dinlendirici mola için Tunç'a teşekkür ettik.

HAFTA SONU GEZİMİZ VE AYAKKABILAR














Geçenlerde yeğenim ,Denizli'den eşinin fuara katılımı için İstanbul'a geldi,hafta sonu doyasıya İstanbul'u gezdik,içinde yaşarken insan güzellikleri kaçırabiliyor,bunu bir kere daha fark ettim,Gamze gelmeden gezmek istediği yerleri belirlemişti bana da programa katılmak kaldı,cuma akşamı Gamze,Burak ve Ömer le buluştuk,cadde de Köfteci Ramiz açılmış,köfteler ve salata çok lezizdi,daha önce İkea da denemiştim köftesini,denemeye değer.Cumartesi sabahı bizi Taksim'e bıraktılar,önce kahvaltımızı yaptık,sohbet ettik doya doya,başladık İstiklal caddesini arşınlamaya,hanların içlerini gezdik,bizim kız 2.el kıyafet satan noktaları bulmuş onları araştırdık biraz,dergilerde yazan numaralar ile hanların numaraları hiç uymadığı için baya aradık ,bulduklarımız oldu bulamadıklarımızda,Hazzopulos Pasajı ,no:6 da Arnas adındaki mağazadan güzel bir ceket ve kazak aldım ,fiyatları da oldukça uygun,en pahalı ürünler 60 ytl gibi,ama her yerde görmediğim orjinal kazak,bluz ceket ve etekler gördüm ,biraz otantik ürünler,ara ara uğramak lazım,daha sonra Cihangir e geçtik orda da sokaklarda gezindik,bir cafenin arka bahçesinde cafe latte mi içtim ,Gamze ile o çocuk ben genç kızlığa adım attığım yıllarda çok didiştik,bilirim o beni çok severdi ama ben de beni taklit etmesinden ,benimle olmak istemesinden müthiş sıkılırdım,geçen yıllar bizi dosta çevirdi,o yüzden bayramda Bora ve Berk in maceraları beni hiç şaşırtmadı ki onların yaşları bizden de yakın,Cihangir de güzel bir butik bulduk,Berrin Akyüz,Gamze ye çok şirin şeyler aldık,ben de ikimize kadifeden yapılmış çanta aldım,benimkinin resmini eklerim buraya ,çok kullanışlı.Akşamında da Cnr a gidip bizim fuar ekibine katıldık,müşterileri bizi güzel bir yere yemeğe götürdü,Gaziantep mutfağı çok lezizdi,antepfıstıklı Adana kebap yedim gayet başarılıydı,pazar günü gezimiz Nişantaşı,Teşvikiye ve Ortaköy olarak gerçekleşti,pazar günü mağazalar genelde kapalıydı,biz de yollardaki ayakkabıları çektik,ordan da Ortaköy pazarına geçtik,iki gün yeğenimle böylesine doldu işte,keşke biraz yakınlarda olsak da sık sık buluşsak,benimde öyle İstanbul u gezesim varki ben gezmeye size de yazmaya devam edeceğim,sevgiler

BAYRAM TATİLİ



Dolu dolu bir bayram daha geldi geçti,en sevdiğim kısmı ailemle birlikte olmama imkan vermesi,önce İzmir,sonra Aydın ve kapanış Didim,annem babam,ağbilerim ve eşleri,yeğenler,hala,amca ve kuzenler.Gene iznin başladığı akşam yolda ,bittiği gece yoldaydım,buna bayılıyorum,son dakikasına kadar kullanmayı,benim için dakikalar çok önemli,Aydın da hala ramazan bayramı ,ramazan bayramı gibi karşılanıyor,bayramlaşmalar,mezarlık ziyareti,ziyaretler.Bayram tatlıları ise mükemmeldi,evde kendi elleri ile hazırlanmış tatlıların karşısında dayanmak mümkün değildi,Denizli den ağbimler gelirken Tavas baklavası getirmişler ,çocukluğuma döndüm,öyle güzel olur ki,bol cevizli çıtır çıtır.Yıllar oldu gitmeyeli yemeyeli.Asıl bayram gene çocuklara geldi,harçlıkları aldıklarında gözlerindeki ışıltıyı görmek çok güzeldi,Boraya harçlığını verirken 2 yaşındaki Berk in ''cebime koycam''diye yanıma gelmesi çok şirindi,o da ağbisinden harçlık olayını çözmüştü,ikisi de çok yakışıklıydılar ,saçlar jöleli ve arkaya doğru dikleştirilmişti,Bora'nın harçlıkları ile bankamıza müşteri olması konusunda çalışmalarım bile oldu:)Gamze de eşiyle birlikte uğradı,onunla olan hafta sonu gezimizi de ayrı bir başlıkta yazıcam,sevdiklerimden cep tel mesajı ile de olsa kutlama almak güzeldi ben de özellikle telefonla dönüş yapmaya çalıştım ,mesaj ne kadar olsa iğreti kalabiliyor,konuşmak her zaman olduğu gibi daha özel ve anlamlı,6 gün tatil yapıp ,cuma günü işe döndüm.Allahtan çok yoğun bir gün yaşanmadı da daralmadık,hayırlısı bakalım pzt neler yaşanacak,bankacıların kaderi işte ,bayram gidiş ve dönüşleri böyle sancılı oluyor.