4 Eylül 2020 Cuma

AŞIKLAR BAYRAMI (KEMAL VAROL)




Bir baba oğulun yarım kalmış hikayesi.Yirmibeş yıl sonra bir gece,elinde üç telli bağlaması ve tahta bavulu ile gelen baba,Diyarbakır'dan Kars'a uzanan yolculuğun hikayesi.Baba ve oğul için geç kalmış bir hesaplaşma, birbirlerine hem uzak hem çok yakınlar.Yıllar ve söylenememiş olanlar, hem oğulun hem babanın ağzından dökülemeyenler, burukluk, Heves Ali.Oğul 'un gençlik aşkı ile yolculuk boyu zihninde yaptığı konuşmalar. Babasının, yakınları aracılığı ile kendisini takip etmesine sinirlenen ama aynı zamanda mutluluğunu hisseden oğul,babanın şapkası içinde çocukluğuna ait bir anıya rastlar.Mutluluk.Babanın Aşıklar Bayramına katılma isteğini oğlu gerçekleştirmeyi borç biliyor ve baba yolculuğunda eski aşkları ile helalleşiyor, vakit erince sanırım seven sevdiğini bağışlıyor,canını yakmış olsa da.

Beni çok ağlattı.Okumanızı tavsiye ederim.
ALINTI
"Odadan çıkarken koltuğun arkasına serdiği eski püskü elbiselerine,bu elbiselerin tam üzerine koyduğu sekiz köşeli şapkasına bakıp çocukluktan kalma bir hevesle gözlerim sulana sulana renkli ipliklerle örülmüş yün kuşağına dokundum.Kuşağına değil de geride kalmış o eksik yıllara dokunduğumu,elimde iğne iplik o yılların söküklerini onarmaya çalıştığımı hissettim bir anlığına ama hepsi boşunaydı.Aramızdan sadece kırık dökük bir zaman değil,telafisi imkansız koca bir heves de eksilmişti sanki."
"Sırtımı çevirince titreyen parmaklarının omzumun tam arkasındaki doğum lekesinin üzerinde yavaş yavaş,adeta lekeyi okşar gibi gezindiğini hissettim."
"Dünya, bir köşeye çekilip gözyaşları görülmesin diye gizlice ağlayan bir baba gibi ağırlaşmaya başlamıştı."
"Yıllar sonra yeniden buluşan bu iki aşığa baktım.Kalbinde derin bir çizikle gezenin, günün birinde her ne pahasına olursa olsun yaranın müsebbibini affetmesi kadar kederli ve ağır bir şey yoktu dünyada.Yutkunup başımı önüme eğdim."
""İnsan öldüğü yaşta kalırmış.Yani kaç yaşında ölürsen geride kalanlar seni hep o yaşta hatırlarmış.Zannedersem, insan birinden ayrılınca da aynı yaşta kalıyormuş."

26 Ağustos 2020 Çarşamba

Kör Pencerede Uyuyan (B.Nihan Eren)


 Nihan Eren'in ilk öykü kitabı Yavaş'ı daha önce okumuştum.Anlatımını çok beğenmiştim.Kör Pencerede Uyuyan ile beğenim katlandı. 2015 de yayınlanmış.2015 yılında Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nü alan kitap iki bölümden oluşuyor, gece ve gündüz.İlk bölüm 11 öykü,ikinci bölüm 9 öyküden oluşmuş.Öykü olarak geçen kitapta, öyküler birbiri ile bağlantılı,karakterlere bir gün önce bir gün sonra diğer hikayelerin içinde de rastlıyorsunuz, kurgusu çok çekici.Önce parça parça okumaya kalktım,bir başka okuma ile.Ama dönüp bu kısmı tekrar okudum, kitabı kesintili okumaya kıyamadım.Hayatlar,kaygılar,yalanlar,bıkkınlıklar,roller,başkası gibi davranmalar,iç konuşmalar,yaşamayı beceremeyenler, yaşar gibi yapanlar.Anlatım, kurgu çok güzel,ilk bölümde aynı mahallede komşular arasında, ikinci bölümde de bir sahilde kahramanların öykülerine tanıklık ediyoruz.İyi bir gözlem,hayalgücü,kelimeler.Bir yanda merak,bir yanda üzüntü.Bolca altı çizilen satır.Son kitabı Hayal Otel'i baskısı tükendiği için henüz tedarik edemedim,merakla okumayı bekliyorum.


Alıntı
"Kader insanın tayin ettiğidir."

"İşte Tahir,yalnız olup da bir tek kızıyla çoğalanlardandı."

"Ilgaz koltukta uyuyor,yatışı duvarlara bile keder veriyordu.Sanki Ilgaz,kendisi değildi.Bir şeylerin yankısıydı."

"Bazı hisler vardı.Bazı gülümsemeler ağırdı.Bazı sessizliklerin bu dünyada yeri fazlaydı.Bazı hisler çoktu.İnsanı noksan kılıyor,yerine mıhlıyordu.Bazı anılar üzüyordu.Bazı geceler
bazıları için fazla ka ranlıktı.Mevsimler fazlaydı."

15 Ağustos 2020 Cumartesi


 KARARTMA GECELERİ 

İkincidünya savaşı yılları, bir yanda dünya Hitler faşizmi ile karşı karşıya, ekmek,şeker karne ile alınabiliyor,baskınlara karşı geceleri karartma söz konusu,Mustafa Ural, öğretmen,şair,şiir kitabı toplatılan bir aydın,aranmakta,hasta,sağlığı nedeni.ile yakalanmamaya çalışır ve dostları ile.ailesi arasında saklanarak geçen, kaçak bir dönem yaşar.
Daha önce hayat hikayesini oğlundan dinlemiştim, kendi hayat hikayesi olduğunu düşündüm.Filmi de çekilmiş.Rıfat Ilgaz 1947 yılında öğretmenlikten çıkarılır ve öykü,roman,şiir,tiyatro oyunu ve köşe yazıları ile hayatını devam.ettirir.Hayat hikayesi beni çok etkiledi.Kitaplarını okumak ve çevremdekilere de okutmak istiyorum.Vefatı Sivas Madımak Oteli katliamından kısa bir süre sonra ,dostlarının acısına dayanamamış. "Artık yaşamla ölümün anlamı kalmadı"dediğini söylemişti oğlu.Aydın Bey. Babasının kitaplarını basmak üzere Çınar yayınevini kurmuş.
ALINTI
"Seni tek başına yetiştirmedik,
Gül yetiştirir gibi.saksıda
Bir limonlukta büyütmedik seni
Kırağı çalmaz diye acı patlıcanı
Salıverdik sokağa"
"Hem halkın acınacak nesi var ki, hele emeğiyle uygarlıklar kurmuş halka acınır mı hiç?Uyansın da kendi sırtından gökdelenler kuranlardan alsın hakkını"

15/08/2020 CUMARTESİ

 Merhaba ,

Cumartesi klasiğim olarak saat 10.30 da uyandım ,Görkemli Hatıralar ,Serhan Asker 'in hazırladığı programı keyifle izliyorum.Bugün Bülent Ecevit ,Kamer Genç 'i andı programı ile ,Nebil Özgentürk sanki tüm güzel insanlar için belgesel çekmiş ,Bülent Ecevit için hazırladığından sahneler  izledik .

Bülent Ecevit'i ayrı severim ,son dönemde yaşadıkları beni çok üzmüştü ,eşi ile olan ilişkisi ,gerçekten halk adamı olması ,dürüst siyasetçiliği ,Kıbrıs Barış Harekatı ,çok okuması ,tasavvufa olan ilgisi konuşuldu .Pülümür ile ilgili bilgiler paylaşıldı,kendi sesinden şiirlerini dinledim ,çok duygulandım.Bülent Ecevit bana babamı hatırlatır neden bilmiyorum .O yüzden de değer veririm ayrıca.

PÜLÜMÜR'ÜN YAŞSIZ KADINI 

Pülümürün bir dağ köyünde gördüm onu
yaşını sordum bir giz gibi güldü
kimi seksen dedi köylülerden kimi yüz
yüzüne baktım bir giz gibi güldü

bir asa vardı elinde
bir solmuş kırallığın
kadifeden harmanisi üzerinde
bir hititliydi o bir selçukluydu
bir ermeniydi bir kürttü
bir türk

yaşını sordum bir giz gibi güldü
koluma girdi bir soylu kadınca
tozlu köy yolunda sürüyerek eteğini
beni tek gözlü sarayına götürdü
köy yapısı kulübesinin

zamanı onda yitirdim ben
yitik zamanlara onda eriştim
en soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayında
bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim.

Bülent Ecevit

Şiir atölyesi notlarımı derledim .Hatice ile teefonda sohbet ettik ,pek çok konuda koronada bana onunla paylaşımlarımız çok destek oluyor .

Sema ile görüştük ,Amin Maalouf Yolların Başlangıcı'nı önce o okumuştu ,tavsiyesi ile başladım keyifle okuyorum.O da Gülün Adı'nı okuyormuş .Ben de önümüzdekş günlerde okuyayım diye konuştuk,Nehir okumuş ve filminden daha çok beğendiğini söylemiş.

Nescafe içiyorum arada sade,öğrenciliğimde ki gibi.

Fikret Kızıltoprak dinliyorum eskisi gibi.Dünden Bugüne albümü,çok özlemişim.

Şiir atölyesi sonrası şiir okumalarına da başlamayı düşünüyorum ,çok ayrı kaldım.

Şiir atölyesinde Onur Hoca ,bize on kadar şiir verip ,bunlardan alacağımız birer dize ile şiir oluşturmamızı istedi.Benim şiirim,her ne kadar dizeler başka şairlere ait ama olsun:)

Unutulmuş bir masanın üstünde

Yaz kumlarında kurumuş yengeç ayakları ,
Yerinde kalsın istiyordum
Saçlarına karanfil gizleyen bir çocuk gibi .
Güz güneşi,yüzümüzü yakan 
Aklımda hep öyle kalmalısın 
Kül rengi tükenmeden önce ,ölünce 
Senin gözlerinin kaynağında yaşıyor 
Yanılsamalar denizindeki balıkçıların efsaneleri 
Gecenin yenik bahçesinde dolaştım,sarı bir yağmurda 


12 Ağustos 2020 Çarşamba

SABAH SABAH DELİ DÜŞÜNCELER

 Sabahın köründe sınava gidecek çocuk gibi beni heyecanlandıran uyutmayan ,dışarı çıkıp insanlarla muhatap olmak zorunda kalmak mı ?Anlamadım.Kira kontratı yapmaya gideceğiz,kafamda deli düşünceler.

Covitin psikolojime katkıları,nasıl atlatırım şimdilik bilmiyorum,üzerine gidebileceğim bir ortam zaten yok.Elime eldiven mi giysem ?Yanıma antiseptik mendil alayım.Dönüşte taksiye mi binsem?Evin ihtiyaçlarını internetten mi alsam ,manava mı gitsem ?

Bir de sağlıkla ilgili korkularım var ,ellerimde eklemlerimde ağrı oluyor,elimi uykuda kasmışım gibi,sol kol desen kas yırtığı rahat uyutmuyor,fizik tedavi alamıyorum ,mamaografim gecikti ,sol kol altımda sanki lenflerim şiş gibi ,hastalık hastası mı oldum acaba ?

Mide kontrolü eylülde ,gönlüm Ethem Hocaya yaptırmakta ,orda da ne sağlık sigortam  geçiyor  ne de bankanın anlaşması var ,cebime kuvvet .

Sabah sabah kafaya bak ,en iyisi gidip bir şeyler yiyeyim az süsleneyim ,maske ve kalkanın altından güzel görüneyim :)

KIRK YEDİ'LİLER (FÜRUZAN)




Temmuz ayı okuması, ilk defa bir grupla birlikte okumanın heyecanı vardı 😊Füruzan'ın ilk romanı.1975'de Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü aldığı eseri.
12 martı yaşayan genç kuşağın hikayesi.Emine, Haydar,Ahmet,Şerife,Cemşit,Seyhan,
Zülkadir ve niceleri.Yaşamla derdi olanlar.Kırsaldan gelen, okuma fırsatını zorlukla sağlamış olanlar, şehirli,okumuş çevrenin (dünyası kendi çevresi ile sınırlı olan)çocukları, aileleri ile ters düşen yaşam ve görüşleri.Emine'nin iç konuşmaları, ailesi, özellikle annesi ile hesaplaşmaları. Genç insanların yokoluşları.İnsanın ruhunu inciten bir dönem,ne yazık ki son da değil.
Merakla, içim sızlayacak okudum, anlatım akıcı, yaşamadan insan bu kadar net yaşananları ve o duygu geçişlerini iç düşünceleri nasıl anlatabiliyor, yazanlara hayran olmamak ne mümkün.İyi ki okudum dediğim kitaplardan biri oldu.

Beğendiğim birkaç alıntı burda sayfamda bulunsun💜


"Ölüm de doğum kadar olağandır orda.Dirençlidirler.Sanırım susarak yatıştırılmış 

hüzünler,acılar kişiye giderek daha derinden koyuyor.Dedemin boynuna belki de 


ömrünce benim gibi sarılan olmamıştı.Coşkular da, ilenmeler de oralarda bir çığlık

 gibi bırakılmış,yalnız, yalın yaşanır.Yoksa nasıl yürütürler Emine Can, onca 

yoksulluğun kupkuru kıldığı yaban hayatı."


"Türkiye'yi anlamak kolay değil.Milyonlarca töre kalıtı.Yine de bu ne doyulmaz 

insan zenginliğidir baba."


"Bu nasıl bir bahar ki Emine, kurşundan eritilmiş, ayak değdirilmez, yırtıcı dikenli

 dalların her yanı kapladığı bir bahardır."

"Uzak yolun töresidir ağlamak."







































GÜNLÜK YAŞAM

14 nisanda eve geçişimden bu yana hastane,eczane,nadiren market ,manav dışında sosyal hayatı sıfırladım denebilir.İnsan kendinden ziyade yakınlarına zarar vermekten korkuyor.Bu sürecin bitimini hayal etmek çok güzel,bir an önce görmek istiyorum o günleri ,daha önce de yeryüzünde yaşanan salgınlar bir şekilde sona ermiş bu da bitecek ,önemli olan sevdiklerimizle hayatta kalmak ,birlikte bunu kutlayabilmek.En büyük kutlama bir arada olabilmek.

Bir şekilde hapisteyiz.Kısıtlı olarak dış dünya ile ilişki kurup,evde kendimi oyalayacak beni mutlu eden şeyleri yapmaya çalışıyorum.Dostlarımla telefonla görüşüp ,karşılıklı oturabileceğimiz ,yüzyüze konuşabileceğimiz günleri hayal ediyorum.Tek başıma içtiğim kahvelere sohbetlerimizi katık ediyorum.

En başta okumak bana iyi geliyor ,iyi ki kitaplar var.Onlarla dünya üzerinde farklı yaşamlarda,hayata karışıyorum.Fiziksel olarak karışamadığım dünyaya hayallerimde katılıyorum.

Yıllardan istediğim Onur Caymaz Yaratıcı Okurluk Atölyesi'ne online katıldım,çok keyifliydi.Tam bir bilgi bombardımanı,pek çok yeni bilgi,öğrenmenin mutluluğu hep ayrıdır hayatımda .Ardından da ''Hayatın mitolojisi atölyesi'' Zeugma,Süleyman'ın,Belkıs'ın hikayeleri arketipler,Knidos,Zeus,Dionysos ,tragedya,ekmek,şarap,üzüm Demeter,Hermes,Nasrettin Hoca,Evliya Çelebi ,bir sürü hikaye .
Okuma yolunda insanın önünü açan anlatımlar ,bahsedilen pek çok eser ,notlarım elimde yoldaşım olacak .Elimde yaklaşık otuz eser var ,serüvenime başlangıç olacaklar ,diğer okumalarım ile birlikte bana yol gösterecekler.

Sabahları bazen erken kalkıyorum bazen de hiç kalkasım gelmiyor ,öğlene kadar uyuyorum.Yılların yorgunluğu var ,4 saat uykuyla geçirdiğim günlerin.Son çalıştığım fabrika ortamı oldukça gergin ve yorucu geçti.Kurulamayan düzenin,düzensizliğin içinde bir şeyi atlamama telaşı .Öncesi bankacılık zaten başlıbaşına bir stres ortamı.Umarım bundan sonrasını daha huzurlu yaşamak mümkün olur,şu salgını atlatabilirsek.

11 Ağustos 2020 Salı

Gürcü Edebiyatı .BEN,NİNEM,İLİKO VE İLARİON






Geçen ay bir kitap kulübüne üye oldum ,600 günde devri alem her ay birlikte belirlenen kitabı okuyor
takip eden ay başında da kitapla ilgili görüşlerimizi paylaşıyoruz.Çalışırken çok cesaret edemiyordum Süresi içinde bitiremeyebilirim diye düşünüyordum. Tam emekliliğe geçtiğim temmuz ayında guruba katıldım .İlk ay Füruzan 47 lileri okuduk,onu ayrıca anlatacağım .Ağustos ayı kitabını okumayı bugün tamamladım.Ben,Ninem,İliko ve İlarion.Yazarı Nodar Dumbadze,Tiflis,Gürcistan doğumlu .1928-1984 yılları arasında yaşamış ,56 yaşında vefat etmiş.Eserleri genelde tiyatroya ve sinemaya uyarlanmış .
Anlatım gayet akıcı ,yalın,yazarın eseri otobiyografik özellikler taşıyor ,babası 1937 de tutuklanıyor ve kurşuna diziliyor,annesi de sürgüne gönderilen yazar ,ninesinin yanında yaşamına devem ediyor .
Kitabımızda da Zuriko ninesi ile yaşıyor ,kendinden yaşça büyük arkadaşları İliko ve İlarion ve köpeği 
Murada ile hayli yaramaz bir çocuk olarak öğretmenlerini zorluyor .İliko ve İlarion sürekli birbiri ile uğraşan ama ayrı da kalamayan iki komşu,aralarında oldukça ağır şakalar yapılıyor ,Zuriko da şakalarda başrolde ,o an çok sinirlenmekle birlikte uzun süre küs kalamıyorlar ,gülerek zaman zaman da hüzünlenerek okudum .
Başta çocuk hikayesi gibi başladı ,bunda kahramanların son derece saf ,çocuksu karakterler olmaları etkili oldu.Okudukça daha çok sevdim diyebilirim.
Yazar 1975 yılında Şota Rustaveli Devlet Ödülü'nü ,1980 yılında da Lenin ödülünü almış.Roman 1960 yılında ilk kez Gürcüce yazılmış,2019'da da Türkçe yayınlanmış.
Farklı bir ülke yazarı ile tanışmak keyifli oldu.

Birkaç alıntı burada hatırlamak adına kalsın.

Fakat ben ninemin beddualarından korkmuyordum.Çünkü Bir gün bana şöyle demişti:''Sakın korkma çocuğum,bir yandan ağzım beddua ederken ,öte yandan kalbim senin için dua ediyor''

''Senden otuz yaş daha büyüğüm,ama ben senin yaşındayken,bir zamanlar senin yaşındaydım,değil mi?İşte otuz yıl sonra sen de benim yaşımda olacaksın,öyle değil mi?Öyleyse aramızda ne fark var?Hiçbir fark yok. Kimin başında daha fazla tüy ve saçın olduğunun ne önemi var?Hiçbir önemi yok.Biz arkadaşız.''

                                                                                                                                                                                    

23 Temmuz 2020 Perşembe

BAŞTAN ALALIM

Herkese ve kendime merhaba , Uzun uzun aralar verdiğim bloğuma bugün itibari ile tekrar dönüş yapıyorum.Pandemi süreci hayli sıkıntılı başladı ,şimdilerde biraz daha iyiyim.Midemde sıkıntılar yaşadım,ama gerekli müdehale yapıldı ,kontrollerim olacak,zaman zaman .Kontrol zaten hayatımız,buna şükür diyerek hayatımıza güzellikler katmaya çalışarak devam ediyoruz. Mart-temmuz aralığını evden çalışarak geçirdim ,daha kolay mı oldu dersek sanmıyorum,bilgisayar 24 saat masa üstünde ,gece gündüz yapılan işler ,neyse sonunda temmuz başı gerçek emekliliğe adım attım.Artık çalışmıyorum. Bu süreçte neler yaşandı ,bir dönem sürekli dizi ve film izledim ,sanki başlayan filmi izlemesem ayıp olacaktı ,öyle bir his oluştu ,o dönemde pek okuyamadım ,şimdi okumam hızlandı diyebilirim. İşi bırakmam biraz sancılı oldu ,kafamda bitirip geçişi sağlama da bir kaç hafta zorlandım,ama şimdi hiç düşünmüyorum denilebilir , Uzun yıllar çalışınca insan durmayı bilemiyor sanırım,pandemi buna vesile oldu ,şimdi artık keyfimin kahyası olma yolunda çalışmalarım var, İlk defa bir kitap klübüne katıldım ,onlarla birlikte her ay 1 kitap okuyacağız,sonra da whatsup üzerinden tartışılacakmış,temmuz ayı kitabını bitirdim .Füruzan 47'liler.Okurken duygusal anlamda zorlandım,o dönem yaşananlar ruhumu acıttı desem yanlış olmaz , 12 mart dönemini yaşayan gençlerin hikayeleri ,ama iyi ki okudum ,anlatım son derece akıcı ,iç konuşmalar ve aileleri ile de karşı karşıya kalan gençlerin hikayeleri. Şimdi de Rıfat Ilgaz okumalarına başladım ,ilk olarak Karartma Geceleri 'ni okuyorum .Görkemli hatıralar da oğlu anlatmıştı Rıfat Ilgaz 'ın hayatını ,beni çok etkiledi kitaplarını okumak ve okutmak istedim .Kendime Sarı Yazma 'yı da aldım ,yeğenime de tabi ki Hababam Sınıfı serisinden kitap aldım.Gerçekten yaşarken çok sıkıntı çekmiş bir aydınımız. Bundan sonra okuyup izlediklerimi daha detaylı yazarım.Bugün başlangıç olsun.