26 Aralık 2010 Pazar

Cuma ve Sonrası



Bu aralar keyifsizim,sağlık sorunları ile haşır neşir olmaktayım,yıl bitmeden sonuçlansın istiyorum ama olmayacak.Allah şifasız dert vermesin diyorum bir yandan,bir yandan da üzülüyorum engel olamıyorum kendime.Cuma doktor çıkışına Rana geldi,cadde de açık hava da oturduk.Uzun zamandır Cafe Crown'a gitmemiştim.Bizim eski mekanımız olur.Yemeğimizi açık havada yemek üzerine içtiğimiz çaylar iyi geldi.Biraz fazla kaçırmışız ama olsun arada lazım.Arkasından da CKM de Turist filmini izledik,film de gayet keyifliydi,sonu benim için sürpriz oldu.Angelina Jolie gayet zarifti,girdiği her ortamda kendine baktıran bir güzelliği ve kendinden emin haline özenmedim dersem yalan olur.Cumartesi sabahında pörtlemiş gözlerim soluk benzimle işe gittim,bir süre adaptasyon sorununu takiben aldım yanıma bir çöp poşeti yırttım attım pek çok şeyi,eski ajandalarıma kadar saklıyorum dolapta.iyi bir temizlik oldu.Akşamında Özlerin arkadaşı Gap turunda tanıştığım Gamze nin doğumgünü için Taksim' e gittik.Özlerle önce hediye almak için dolaştık,mahşer yeri gibi bir kalabalık vardı,zor yürünüyordu.Hava gayet ılık,Cezayir Sokağında Cambaz a gittik,dışarda oturduk,arada yağmur yağdı,dindi,tekrar yağdı,dindi tekrar yağdı.Yandaki rest.gitarist vardı müzikler güzeldi,O çaldı biz söyledik,yenildi,bol içildi.Yağmur,müzik,açık hava,güzel insanlar iyi geldi,moralim yükseldi.

12 Aralık 2010 Pazar

AV MEVSİMİ


Bu pazarımızın filmi de Av Mevsimi oldu.İlk etapta sabah seansına yer kalmadığı için Turiste bilet aldık ama 12.30 a yer olduğunu öğrenince biletler değiştirildi.Kozzy de Komşu Fırında yaptığımız kahvaltıyı takiben izledik filmimizi.Yavuz Turgul senaryo yazarı ve yönetmeni.Oyuncular Şener Şen,Çetin Tekindor,Cem Yılmaz,Okan Yalabık,Melisa Sözen.Filmin başlangıcı,geri plandaki konuşmalar çok etkileyici.Oyuncu kadrosu çok kuvvetli,filmin devamı sırasında sonunu tahmin edebiliyor da olsanız oyunculukları etkileyici buldum.Cem Yılmaz ın emniyetten emekli olan arkadaşlarının vedasında söylediği şarkı çok hoşuma gitti.Film sonrası yürüyüşümü yaptım,Malum güzergah,Evden Erenköy' e yürüme,kuaföre uğrama,Erenköy den eve yürüme,yolda D&R a uğrama,dergileri kitapları karıştırma,ucuz dvd leri karıştırma.Kutsal Yürek(Ferzan Özpetek),Adem'in trenleri,Music and Lyrics dvd lerini aldım,Sonuncusu gene benim klasik romantik komedi kolesiyonuma girecek.Cumartesi Özlerle sinema gecesi yaptık,çayımızı demledik,biz de film izleyip demlendik,arada muhabbet.Hafta sonum gayet güzel geçti,yeni haftaya hazırım.

Prensesin Uykusu/Biri uyudu öbürü düş gördü




Çağan Irmak'ın yeni filmi.Masal tadında bir film.Aziz bir kütüphanede çalışan kendi halinde bir adamdır.Birgün oturduğu apartmana bir prenses ve annesi taşınır.Prensesin uykuya dalışı ile filmin akışı değişir,filmde Aziz in çocukluğunun anlatıldığı animasyon kısmı farklı bir tat katmış filme,prenses uyurken masalı yazmaya Aziz devam eder ,ben izlerken çok duygulandım,sonunda salondan çıkmadan toparlanmam gerekti:)Red in parçası filme acayip yakışmış.Onları da ilk defa dinledim.İnsanın içini ısıtan bir masal bu.Oyuncular da son derece başarılı.Çağan Irmak gene içimize dokunmuş.

PİR SULTAN ABDAL


İkinci oyunumuz Pir Sultan Abdal,yazan ve yöneten Mahmut Gökgöz,Oyunumuz 16.yy da geçiyor,Osmanlı'nın ekonomik olarak çöküşünün başladığı yıllar,halktan alınan verginin arttırılması ve açlık sınırına kadar gelen halkın direnişi konu ediliyor,Pir Sultan Abdal Sivas da yaşamakta ve o yöre halkı da direnişe onun çevresinde başlar ama Osmanlı üzerlerine ordu gönderince Pir Sultan Abdal' a sırt dönüp onu devlet karşısında yalnız bırakırlar,konu güzel işlenmiş,Kartal'da Bülent Ecevit Kültür mrk.nde izledik bu sefer,hafta içinde olan oyuna son dakika da yetiştik.Sahne geçişlerinde müzik geçişleri çok güzeldi,türküleri söyleyen sanatçıya hayran kaldım ses tonu mükemmeldi,zaten opera sanatçısıymış,Ufuk Karakoç,Pir Sultan Abdal'ı oynayan Okday Korunan'ın performansını çok beğendim.Oyuna zor yetişince yemek yemeye vaktimiz olmamıştı,dönüşte Bostancı dürümcülerde aldık soluğu:)Valla o saatte bayıla bayıla dürüm yiyip üzerine de çaylarımızı yudumladık.Bu tiyatro akşamları ruhumun sıkıntısını aldı götürdü.Devam etmeye çalışacağım.

Tiyatro Keyfi


Aralıkla birlikte Devlet Tiyatrolarından iki oyun izleme imkanım oldu.İlk oyun King Kong'un Kızları,yazan Theresia Walser,yönetmen Işıl Yücesoy,bu oyunun galasına davetliydik,oyun yaşlılara ait bir bakım evinde geçiyor,yakınları tarafından buraya terk edilmiş yaşlıların beklentileri,onlardan nefret eden çalışanlar yaşlıları süsleyerek ünlü kişilere benzeterek ölüme hazırlıyorlar.Oyunu Cevahirde izledik,sahne düzeni pek güzel değildi,ama olsun buna rağmen tiyatroya gitmiş olmak beni mutlu etti.O gün eğitimdeydim,çıkışta Hülyanın şubeye gittim,ilk defa metrobüse bindim,gayet hızlı bir şekilde karşıya geçtik ama inip binme olayı kafamı karıştırdı.Birkaç kere deneyip çözmek lazım.Oyun çıkışında arkadaşlarımızla çay keyfi yaptık,simitlerimizi paylaştık.Çok keyifliydi.

28 Kasım 2010 Pazar

KONSER

Bu hafta etkinlik bol geçti ve kendime getirdi beni.Benim bol bol bunları yapmam demek kendimi iyi hissetmem demek oluyor.Öğretmenler günü nedeni ile Candan Erçetin konseri vardı,bize de davetiye gelince arkadaşlarla toplandık,çok kalabalıktı,sanırım davetiye fazlaca basılmıştı,neyse giriş kısmında dinlemeye başladık ayaktaki bazı kişiler çıkınca konser sonuna doğru sahneyi de izleme şansımız oldu.Ama çok eğlendik.Küçük kağıt bardaklarda içeceklerimizi içtik,dans ettik,hep birlikte şarkı söyledik,muhteşem bir konserdi.Müziğe doyduğumuz bir gece oldu.Dönüşte eve kadar yürüdüm,yolda içim öyle yandı ki ,soda alıp içe içe geldim:)Kalabalık hararet yaptı.

BAYRAM TATİLİ




Bayram tatilinde Ankara'daydım.Çok dinlendiğim bir tatil oldu,ailemle bol vakit geçirdik,biraz ziyaret,okuma,sohbet.Halamlara gittik.Kuzenimde kalmam için ısrar edince bir geceyi de onlarla geçirdim.Ertesi gün Kızılay'a indik,hava bayram süresince muhteşemdi,ılık bir bahar havasında montlarımız elimizde dolaştık.Kitapçılara takıldık,Yky uğradık,kuzenime Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna kitabını aldık,ben çok severek okumuştum,anneme de Yaşar Kemal'in kitaplarından 3 destanın anlatıldığı bir kitabı aldım.Annem Çukurovanın anlatıldığı Yaşar Kemal kitaplarını seviyor,onun yaşadığı,yakın olduğu coğrafyanın anlatılması onu etkiliyor.Babama da Turgut Özakman ın yeni kitabını aldık,güzel bir yemek ardından şık bir cafe de Lattelerimizi içtik,akşama tek başıma eve dönebildim.Biraz biraz öğreniyorum Ankarayı.

13 Kasım 2010 Cumartesi

NEWYORK' TA BEŞ MİNARE


Bu hafta çok zorlu geçti,benim iş arkadaşım düşüp dizini incitince tek başıma bir bayram öncesi yaşadım,kaderim her zamanki gibi beni zorluyor.Üzerine kosgeb projesi başlayınca hafta sonunu kurtarabilmek adına dün gece 10 a kadar çıkamadım.Bugün kendime gelemedim,evde bir halsizlik.Güzel bir kahvaltı hazırladım,hellim peynirimi kızarttım,yumurtamı hazırladım,pazartesiye yavaştan hazırlanıyorum,sırt çantamı yıkadım,çamaşır yıkamaya devam.Ne çabuk birikiyor bu çamaşırlar hep böylemiydi bilmem bu ara bana çok geliyorlar.Akşama doğru anneciğimin yaptığı mantıdan haşladım,pazartesi akşamı hayırlısıyla Ankara da yanlarındayım.Tatile çok ihtiyacım var,yorgunum.Bu akşam Kozzy de Bitliste beş minareyi izledim.Ben gayet başarılı buldum,Haluk Bilginer her zamanki gibi muhteşem oynuyor,dinin nasıl çarpıtılabildiği vahşice yorumlanabildiğini görmek beni çok üzüyor.Evden çıkana kadar çok halsizdim,kozzy de beklerken balkonda çayımı içtim.Açıldım biraz.Film sonrası biraz gezindik,Tchibo da kışlık montlar gayet güzel geçen sene kırmızı montumu almıştım ordan son derece kullanışlı.Geçenlerde de babet almıştım,ayağıma hiç bir babet rahat olmuyordu bu yumuşacık,kuru günlerde giyiyorum çok rahat şirin de duruyor.Severek kullanıyorum.Arada uğramak da fayda var.

24 Ekim 2010 Pazar

PAZAR GÜNÜ SİNEMA KEYFİ


Pazar sabahları artık sinema günümüz oldu.Kozzy alışveriş merkezi sabah sinema keyfi için gayet güzel bir mekan,oldukça ufak bir alışveriş merkezi,mahalle arasında öyle çok kalabalık olmuyor,güzel mağazalarda var.Bu haftaki filmimiz RED.Oyuncu kadosu muhteşemdi.Bruce Willis ,John Malkovich,Helen Mirren,Morgan Freeman,emekli olmuş ajanların bir intihar timinin saldırısı üzerine başlayan mücadeleleri anlatılıyor,gayet sürükleyici.Ardından üst katında bulunan balkon kısmında kahvelerimizi içtik,hava aldık,dün tüm günü işyerinde geçirdikten sonra açıkhava dinlendiriciydi.Sonrasında arkadaşlarımıza ev oturmasına gittik,güzel bir çay keyfi yapıldı,kahve keyfiyle tamamladık günümüzü.Dün akşam iş çıkışı kuaför olaylarından sonra Özlerle caddede buluşup biraz dolaştık.Yeni bir tat denedim.Frozen yoğurt.Üzerine eklemek stediğiniz malzemeyi kendiniz seçiyorsunuz.Ben bol meyvalı denedim,gayet hafif oldu,tatlı istediğinde canımız yenebilir.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Cumartesi

Bu hafta sonum bana ait,çalışmıyoruz.Sabah 9 gibi uyansam da kendimi yatakta keyfe bıraktım tekrar uyuyup 11 gibi kalktım,son günler biraz yorucu ve stresli geçiyor,uyuyabilmek iyi geldi.Dün hafta sonu çalışmayacağımı öğrenince Didem ve Müjde ile buluşmayı organize ettim.Sabah Pınarcığımla sohbet ettim.Günüm güzel başladı,duşumu alıp kızlarla buluşmadan hediye işlerinin kalanını organize ettim.Kendime de bourjuava dan güzel far set aldım,yeşil de maskara,farların renkleri çok hoşuma gitti,pembe ve grinin tonları var,bu markanın ürünlerini seviyorum.Cadde de Midpointte oturduk,seviyoruz orda oturmayı,çeşitlilik bol ve gayet lezzetli.Yemek sonrası kahvelerimizi Caddebostan sahilde içtik,açıkhava,sohbet,kahve,son derece dinlendiriciydi.Akşam eve kadar yürüdük,bir miktar sporumuzu da yapmış olduk.Bu akşam Yahşi Cazibe var,benim favorilerimden,çok güldürüyor beni.

10 Ekim 2010 Pazar

CAZİBE KANUNLARI



Bu filmle ilgili kayıt da düşmek istedim.Daha önce de seyretmiştim ama tv de görünce tekrar izlemek istedim.Benim başım bu romantiklikle belada.Bilmiyorum belki aptalca gelecek pek çok kimseye ama seviyorum romantiklik içeren filmleri.Filmimizde iki boşanma avukatının birbirine aşık olması anlatılıyor.Ama işle ilgili konularda tarzları pek birbirine uygun olmayan çift,karşı karşıya geldikleri davada ,rekabet ilişkilerini etkiliyor ve ortalık karışıyor.Zevkle izledim.Başrollerde Pierce Brosnan ve Julianne Moore oynuyor.

KEYİFLİ PAZAR



Bu sabah çalan telefon gördüğüm rüyadan uyanmamı sağladı,müşterinin biriyle aptal bir diyalog yaşanıyordu aramızda.Özler kahvaltıyı hazırlamış ben de hazırlanıp atladım taksiye arkadaşımda aldım soluğu.Güzel bir kahvaltının arkasından mısırımızı patlatıp sinemaya yollandık.Dün akşamdan yapmıştık programımızı.Kozzy de sabah seansına girdik,Ye Dua Et Sev.Julia Roberts ve Javıer Bardem başroldeler.Javier Bardem i daha önce İçimdeki Deniz filminde izlemiştim.Gerçekten bu film de de çok karizmatikti.Hayatımla ilgili ciddi sorgulamalarımın olduğu bugünlerde film çok ilgimi çekti.Bir boşanmanın ardından kendini bulmak adına çıkılan bir yolculuk konu ediliyor.
Sinemadan sonra bir şeyler atıştırıp,biraz alışveriş yaptık,çıktık hava öyle güzeldiki pırıl pırıl güneş ama güzel bir serinlik.Karar verdiğimiz üzere spor merkezine yollandık.Sporumuzu yaptık,öyle uzun zaman oldu ki,yaz boyu tam bir hımbıllık rolüne bürünen ben ,gerçek harekete dönüş yaptım,hafta içi de yüzmeyi düşünüyorum.Cumartesim gene işle geçti.Biraz renklendirmeye çalıştım,sandviçlerimi evden götürdüm,çayımızı demledik,kahvemizi içtik,çalıştık da tabi.İşte hafta sonu böyle geçti.İki günde dinlenemezken artık tek tatil günümüz var ama olsun.Önemli olan o günü güzel değerlendirebilmek.
Evde uzun zamandır doğru düzgün yemek yapmayan ben,bu durumdan da sıkıldım,artık yemek pişireceğim kendime.Geçen hafta Biber dolması yaptım kendime,perşembe de pazardan baya sebze aldım.Ispanak pişirdim.
Şimdi de börülce pişiriyorum.Özlemişim evimin yemek kokmasını.
Geçen hafta iki günde güzel bir eğitime katıldım,Hocamız ünlü bir yamaç paraşütçüsüydü:)Bizim gibi bankacı iken yol çok daha yakınken vazgeçmiş ve farklı bir işkolunda devam etmiş,faydalı bir eğitimdi.Yeni arkadaşlarla tanıştım.Ekim içinde 2 gün daha eğitimim var,biraz işten uzaklaşmak dinlendiriyor beni sanırım hepimizi,zor bir dönemden geçiliyor bizim adımıza.

28 Eylül 2010 Salı

İlk Ahmet Ümit okuması İstanbul Hatırası

uzun yıllardır polisiye kitap okumamıştım,denk geldi tv da da polisiye dizilere takılır oldum.Behzat Ç.Kanıt ve CSI serisi.Kitabın kalınlığı biraz gözümü korkutsa ve taşımada zorlansam da okuma serüvenim çok uzun sürmedi,özellikle son gece merakım uykumu yendi.Son kısma kadar katillerin kimliğinden emin olamadım ve beklemediğim bir şekilde sonlandı.Hikayenin sonunu tahmin edememek hoşuma gitti.Ahmet Ümit kitaplarına giriş için uygun bir seçimdi sanırım.İçimde İstanbulu gezme aşkı alevlendi,en kısa sürede Ayasofya,Topkapı,Arkeoloji müzesi beni beklesin.Cumartesileri çalıştığım için pazar gidebilirim ama bilmiyorum açık olur mu pazarları,biraz araştırayım bakalım.Hazır sonbahar kendini yavaştan hissettirirken gezme zamanıdır.

TAKSİM-MFÖ

Yorgunum daha da çok yorulacağım sene bitene kadar.Haftanın artık tek günü benim,gecelerimin de daha azı.İş çıkışı yanlış otobüse binmişim.Fark edince güldüm halime inmedim de.Keyifli geldi,Kadıköye gittim.Ordan bindim dolmuşa,biraz geç kaldım ama değişiklik oldu.Yolumu değiştirmiş oldum.İzlenen yolu değiştirmek lazım arada.Cumartesi akşamı iş çıkışı arkadaşlarla Taksim e gittik.Biraz dolaştıktan sonra rakı balık olayına girdik eh tabi kalamarsız midyesiz olmazdı,hepsinin gönlünü aldık.Ekip eğlenceliydi.Gezerken Balance da MFÖ nün çıkacağını gördük,yemeğin üzerine müzik ziyafeti iyi olur diye karar verip geceyi Balance da noktaladık.Sabaha karşı eve döndüğümde ne uyku kalmıştı ne yorgunluk,beden ve ruh yorgunluğunu en iyi bu gezmeler,dostluklar,müzik alyor.Keyifli bir gece geçirdik.Çok güldük.O akşam çocuklar gibi şendik:)Sonbahardan güzel bir akşam çaldık,beklediğim yağmur yağmadı.Her zamanki gibi boşuna şemsiyemi taşıdım.Çok talihsizimdir.Ne zaman şemsiyeyi evde bıraksam yağmurda ıslanırım.MFÖ performansı süperdi.Bugün msn den Özlerle sıkıldıkça yazdık şarkı sözlerini birbirimize.Bu sabah yağmur var İstanbul'da,gözlerim dolu dolu oluyor bilinmezliğe.

16 Eylül 2010 Perşembe

IF ONLY(KEŞKE)


Bu akşam gelirken dvd kiralasam mı diye düşünüp yorgunum seyredemem derken trt 1 de keşke ye denk geldim.
(Yön: Gil Junger) Samantha,yetenekli bir müzisyen.Müzik eğitimi için geldiği Londra'da Ian'la tanışır ve ona âşık olur. Ama kendini Ian'ın hayatında ikinci planda hissetmektedir.Ian ın yaşadığı bir kazada Samantha yı kaybetme korkusu kendi duyguları ile hesaplaşması duygusal bir atmosferde işlenmiş.Sevdiklerinizle sadece yaşanacak 1 gününüz olduğunu bilseniz ne yaparsınız?Ian ın Samantha ya yaptığı sürpriz.Hepsi çok romantikti,ruhumu okşadı.Güzel bir akşam oldu.

5 Eylül 2010 Pazar

SON 2 GÜN...

Sabah geç kalktığımdan mı yoksa duygularımın yoğunluğundan mı bilmiyorum hiç yatasım yok,annemlerle konuştum bizimkiler toplanmışlar,salı gecesi yola çıkıyorum,az kaldı buluşmaya.Yeğenler çete olmuşlar birlikte geziyorlarmış.Annem kışlık domates konservesine başlamış,Tülay pazardan gelmişti bu sene çok güzel takılar varmış.Hülya ile buluşup kuaför sonrası biraz dolaştık,Body Shop larda makyaj ürünlerinde 2 ürün bir ürün fiyatına satılıyor,ihtiyacınız varsa uğrayın biz rimel aldık birlikte.Salı akşamı kuaförümüzdeki arkadaşlarla iftar yemeği var bakalım işten çıkıp yetişebilecekmiyim.Biraz zor görünüyor aslında.Hava çok güzeldi bugün ,yağmur yağmış arkasından tam bir sonbahar günü,ben halen açık ayakkabı ve tişörtle dolaştım ama dönüşte yağmur çiselemeye başladı,şemsiyemi açtım yavaş yavaş yürüdüm eve .D&R dan ufaklıklara Tübitak kitaplarından aldım.Kendime de indiirimli dvd lerden Eternal Sunshine of the Spotless Mind,Birth ve Ladies in Lavender ı aldım.Seyredince yorumlarımı eklerim.Son 2 gün,hadi bakalım yaşayalım bir an önce.

KADIKÖY

Cuma akşamı bizim sahanın toplantısı vardı,toplantı ardından çok sevdiğimiz yemeklerini tatmak için Rana ile Çiya da aldık soluğu.İftar olması nedeniyle çok kalabalıktı ama sağolsun çocuklar bize terasta iki kişilik bir masa ayarladılar.Keyifle açık havada güzel lezzetleri tattık,sohbet güzeldi,tatlımızı yedik çaylarımızı içtik.Personelin hizmeti her zamanki gibi hızlı ve özenliydi.Çok rahat ettiğim bir ortamdır Çiya.Ardından keyfimizi tamamlamak için Fazlı Bey de aldık soluğu.Sokak arasında ufacık bir mekandır Fazlı Bey.İlave koydukları masaya sokağın neredeyse ortasına kurulduk,kahvelerimizi yudumladık.Sohbet koyu,yemekler,içecekler güzel.Cuma cuma insan başka ne ister:)

Gelişine Yaşamak

Dün sabah uyandığımda varolan programın tamamen dışında bir gün yaşandı,Özler kahvalyıya geldi,komik bir şekilde bayram tatilinde evde olmayacağım için alışverişte yapmadığımdan ona bir sürü şey ısmarladım ,güya kahvaltıya gelen arkadaşım önce market alışverişi yapmak zorunda kaldı:)Güzel bir kahvaltı ardından Hülyoşun pr.değişmesi nedeniyle ben de Özler e takıldım,Şebnemle buluştuk ,Özler bizi Maltepe sahiline götürdü,oturduğumuz çay bahçesi ortamı gayet güzeldi,hava serin bir tarafımız deniz,kahvelerimizi içip ardından Şebnemle tavla oynadık,ama durum çok vahim fena yenildim.Gazetelerimizi okuduk,sohbet ettik,havanın serinliğinde gayet dinlendirici oldu.Karnımız acıkınca Küçükyalı da bir balıkçıya gittik,patlıcanlı karides güveç denedik balıkların yanında ,gayet lezizdi,denenebilir bir tat.Ardından metroya gidip alışveriş yaptık,ben de bizim minnoşlara okul alışverişi yaptım biraz.Cici şeyler aldım umarım beğenirler.Akşam dönüşte tv de Kutup Ekspresini izledim.Ardından yatağıma gidemeden yorgunluktan koltukta sızmışım:)

30 Ağustos 2010 Pazartesi

TATİL

Tatil sabahları uyumakla geçti,nedendir bilmem,sabahları kalkma yönünde bir özürüm var bıraksam kendimi akşama kadar yatabilirim,bugün öğlene doğru zorla kendimi yataktan atıp,Hülya'ya kahvaltıya gittim sağolsun tostumu hazırladı,onlar yemişlerdi,kahvaltı arkası kahvelerimizi içtik,onun balkonunu çok seviyoruz.Yol kenarında yüksek ağaçlar var ve sanki şehir içinde değilmişsiniz gibi hissediyorsunuz,ardından tavla oynadık 4-1 yendim:)Bu arada taşları nasıl yerleştireceğimizi karıştırıp telefonla Egeden yardım aldık,çok güldüm halimize:)Geliştirmeye başladım tavla oynamayı,bu yeni merakım.Sonra rutin kuaför ziyaretimizi yaptık,ordan da Midpointe geçip kendimize ziyafet çektik,yemeğe Ege de katıldı,yemek sonrası yediklerimizi hazmedebilmek için Çiftehavuzlara kadar yürüdük.Bayram için biletlerimi aldım,gidiyorum bekle beni Didim.Eve döndüğümde Özler aradı evde sıcaktan bunaldım çıkalım çay içelim diye,soyunmuşken tekrar giyinip bu seferse Kazasker Görgülü ye gittik.Çaylarımızı içip muhabbet ettik,uyku öncesi gayet iyi geldi,serinledik.Tatille birlikte geç yatmaya alıştık,uyku diye bir şey yok.Sabahta uyanamam kesin:)

29 Ağustos 2010 Pazar

THE BLIND SIDE


Evde film keyfini özlemişim.Bugünün keyfi The Blind Side,Sandra Bullock un en iyi kadın oyuncu oscar ödülünü aldığı film,çok duygusal bir anlatımı var.Michael Oher ın gerçek hayat hikayesinden uyarlanmış.Michael'ın Sandranın ailesinde kabul edilişi ve o aileden birisi olma süreci çok güzel anlatılmış,Sandra Bullock otoriter ama bir o kadar da duygusal,iyi kalpli bir anne,Michael ı da oğlu olarak benimseyip,diğer çocukları gibi sahiplenmesi izlenmeye değer.Herkesin bir şansı hak ettiğini ve tüm yaşamın bir anda farklı bir akışa dönebileceği anlatılıyor.Güldüğüm sahnelerde çoktu,izlenmeye değer.

EVDE VE ÇEVREMDE TEMİZLİK

Evdeyim temizlik modundayım,balkonu yıkadım iki makina çamaşır yıkandı,üçüncü parti banyo paspaslarını attım,tüm ev süpürüldü.Hani insanın canı sıkılınca temizlik yapmak iyi gelir derler ya,galiba doğru,kafam biraz dağıldı.Kaç yaşına gelirsek gelelim hayat sürekli yeni şeyler öğretiyor,aslında daha önce öğrenmiş olmalıydım ama anlamamakta ısrar ediyorum:)İnsanlara çok çabuk güvenmek hemen her şeyini paylaşmak,arkasından da gördüğün samimiyetsizlikten sonra kendini aldatılmış hissetmek.Olayın özü budur.Büyümem lazım.Ama gerçek dostlarımın kimler olduğu da gayet ortada,dün dışarı çıktım,biraz yürüyüp dolmuşa bindim ama yol paramı bile veremeden kendimi çok kötü hissettim,indim hemen,yolun kenarında Güllüoğlu Baklavacısı gözüme ilişti,gidip önündeki sandalyeye çöktüm,içerden bir adamcağız çıkıp beni içeri aldı,üstümden bir ter boşaldı.Neyse biraz dinlendim,sonrasında taksiyle gidip unuttuğum telefonumu şubeden aldım.Evime dönünce de bol dinlendim,akşama kadar kafam kazan gibiydi,tansiyon aletimin de pili bitmiş.Artık vücutta ne yaşandı bilmiyorum.Ama gerçekten bana karşı samimi olan arkadaşlarım gün boyu beni arayıp nasıl olduğumu merak ettiler,hayat bana ders vermeye devam ediyor anlaşılan.Neyse bugün daha iyiyim,ev de baya şekle girdi,birazdan kitaplarımı düzenleyeceğim,okuma yönünde bir sıkıntım var bir süredir,sıcaklardan herhalde diyorum ama görüyorum ki blog arkadaşlarım gayet güzel okumaktalar.Neyse işte kendimi biraz heveslendirmek için Ahmet Ümit in bir kitabını aldım polisiye daha önce pek okumuyordum,(çok gençken Agatha Christie kitapları okumuştum)Dün başladım.Bakalım okuma hızımız ne olacak.Çayımı demledim,en sevdiğim kupalarımdan birine koydum(Almanya da Pınarcığımla yaptığımız gezide sıcak şarap içtiğim kupam renk yeşil üzerinde de sevimli mi sevimli bir geyik ve havuç burunlu bir kardan adam kafası var)Yazımı yayınlayıp,kitabımı okuyacağım.Mutsuz olmamı gerektiren bir şey yok,samimiyeti eksik olan insanlar uzağımda olsun,ne isterlerse onu yaşasınlar.Ama benden samimiyet beklemesinler.

22 Ağustos 2010 Pazar

CUMARTESİ

Bazen insan kendini çevresindeki kalabalığa rağmen hatta onlara inat yapayalnız hissediyor,geçen hafta bu hisler içime işleyip gözlerim hafiften ıslandığında ,iş çıkışı gelen bir telefon bu duygu yoğunluğunu dağıtıp içime bir sıcaklık salıverdi.Kararlaştırılan görüşmeyi dün gerçekleştirdik.Didem,Bora,Müjde ve ben.Güzel bir gün geçirdik,önce biraz alışveriş yapıldı,ben de aylar sonra kendime yüzücü mayosu alabildim(tüm kış bikiniyle yüzdükten sonra)Boyner de baya bir indirim yapmışlar üzerine koç ailem ind.de yapılınca harika oldu:)Midpoint te kendimize ziyafet çektik,ıspanaklı krebi tavsiye ediyorum ben de başka bir şey yedim ama krebin tadına baktım,muhteşem bir tat,krebin dışı kaplı,kızartılmış.Yolunuz düşerse mutlaka deneyin.Sonrasında biraz kitapçılara uğradık,Ahmet Ümit in İstanbul Hatırası'nı aldım,Ahmet Ümit kitaplarını merak ediyordum,başlangıç için iyi bir seçim olacağını düşündüm.Dönüşte Didem Boraya söz verdiği için madoya uğradık tabi biz de sebeplendik,karadutlu dondurması harikaydı,rengine de bayıldım.Akşam döndüğümde baya bir yorulmuşum havanın serinlemesinden istifade evin tadını çıkardım.

15 Ağustos 2010 Pazar

Tatil Dönüşü

Tatil dönüşü İstanbul'un sıcaklığı ile boğuşmaktan içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor.Birlikte çalıştığım arkadaşım da ben döndüğümde izne çıktı,iki haftadır iş temposu da çok yoğun.Sıcaktan sürekli suyla haşır neşirim.Tatilde 15 gün saçları tepemden toplayıp,dünyayla ilişkimi kestim.İstanbul'dan,işten,her şey ve herkesten uzak kalmak bana iyi geldi.Ailemle birlikte olmak herşeye iyi geliyor.Gelirken yazlıktan sebze,meyva getirdim iki haftadır onları tüketirken halen orda olduğumu hissediyorum.Sıcaklıkların düşmesine 10 gün kaldı diyorlar ümit ederim biraz rahatlar nefes alırız.Bu sene farklı bir durgunluk var üstümde,tatilde sadece bir adet kitap okuyabildim:)O da ;Haruki Murakami den Yaban Koyununun İzinde.Merakla okudum,sonunda ne olacak diye.Gerçekten değişik ve gizemli bir öykü,sürükleyici bir anlatıma sahip.Murakami'nin hayal gücü inanılmaz.Kahramanımız eşinden yeni ayrılmış,kulaklarına karşı aşırı ilgi duyduğu bir sevgilisi var,bir gün gizemli bir olay gerçekleşiyor ve ondan sırtında krem rengi yıldız bulunan bir koyunu bulması isteniyor ve koyunun izinde Hokkaido Adası'na sürükleniyor.Ve macera başlıyor.Murakami nin bu kitabını da okuduk,sıra diğerlerinde.
Tatilde yeğenim ve Denizli de yaşayan ağbimlerde geldi,yeğenimin bebişi Oğul tatilimizin şekeri oldu,yavrum maşallah çok tatlı,insan koklamaya kıyamıyor.Kuzumuzun kuzusu:)Bebişlerimizin büyümelerine uzaklıktan tanık olamıyoruz.Boracığımın da doğum gününü kutladık,tatil arkadaşım o oldu birlikte yüzmeye gittik,canı istemese de babamın''halanı yanlız mı göndereceksin,evimizin erkeği olarak ona eşlik etmen lazım''demesinden hep yanımdaydı.

27 Haziran 2010 Pazar

VAVİEN

Geçen haftanın yorgunluğunu bol uyuyarak hafiflettim.Cumartesi kendime geldiğimde saat 13 olmuştu.Annemleri aradım ,cuma günü Denizliye geçeceklerdi.Minik Oğul'u görmüşler,keşke ben de gitseydim merak ediyorum miniğin şimdiki hallerini.Spora gitmeyeli de 1 ay olmuş,tembellik mi desem ne desem son aşamada.Hülya yı ayartayım birlikte gidelim dedim ama o da temizlik yapıyormuş sonra da kardeşi gelecekmiş.Neyse ben de kalktım güzel bir çay demleyip kahvaltı keyfi yaptım.Sonra da film izlemeye karar verdim.Elimde baya bir stok var izlemediğim,Vavien i izlemeye karar verdim.Uzun süredir merak ettiğim bir filmdi.Oyuncular Settar Tanrıöğen,İlker Aksum,Serra Yılmaz,Engin Günaydın ve Binnur Kaya.Vavien,elektrikle ilgili bir kelimeymiş,hani dubleks ev merdivenlerinde alt katta merdiven ışığını yakarsınız,yukarı çıkınca da orda bulunan düğme ile kapatırsınız ,işte bu sistemin adıymış Vavien.Film de kişilerin zihinlerinde oluşan gelgitleri de ifade ediyor aynı zamanda.Hikaye Taşrada geçiyor,Engin Günaydın ve Binnur Kaya karı koca rolündeler,kadının beklentileri erkeğin bıkkınlıkları,Samsun da bulunan pavyona kaçışlar,yalanlar,kıskançlıklar ve sonunda bir cinayet denemesi ile gelişen olayların film sonunda mutlu bir sona bağlanması ,oyuncular muhteşem.Yeşilçam ödüllerinde en iyi müzik,en iyi kadın oyuncu ve en iyi senaryo ödüllerini almış bir film.İzlemeye değer.Film sonrası spor merkezine attım kendimi 1 saat spor ardından da 1 saat yüzme,çok yoruldum ama içim rahatladı doğrusu.

25 Haziran 2010 Cuma

Baba Beni Maziye götür

Beyaz'ın programını izliyorum,İzel yeni şarkısını söyledi.Baba beni maziye götür,sözler çok güzel,Beyaz ın da dediği gibi sanki hepimiz o eski günleri,o eski aşkları,eski aile yapılarını özlüyoruz.Gözlerimin dolmasına engel olamadım,bir yanda üzülmeye korkuyorum,üzülmemem lazım,bu ruhsal durumla nasıl olur bilmiyorum.Çok yorgunum uzaklaşmak istiyorum,bir süre kendimle zaman geçirmek istiyorum.Çevremde az insan olsun,az konuşulsun,kitaplarımı alayım okuyayım,okuyayım,çıkayım yürüyeyim,yorulana kadar devam edeyim.Evime döneyim koltuğuma kıvrılıp uyuyayım,uyanayım tekrar gözlerimi kapatıp dalayım,gündüz geceye karışsın istiyorum.

2 Haziran 2010 Çarşamba

HASANKEYF




Hasankeyf bu geziyi öğrendiğimde göreceğim için büyük heyecan duyduğum yerlerden biriydi.Kalıntıların ağırlıklı olarak Eyyübiler zamanından kaldığı biliniyor,(14.yy)Ilıca Barajının faaliyete geçmesi durumunda bu tarihi şehir sular altında kalacak.Umarım buna bir çözüm bulunur ve daha çok uzun yıllar bu tarihi dokuyu koruyabiliriz.2000 yılından bu yana sular altında kalacak eserleri kurtarma kazıları yapılıyor.Yörede halen umutlar bitmiş değil,Hasankeyf in korunması için bizde imzamızı attık.

31 Mayıs 2010 Pazartesi

İKİNCİ GÜN ADIYAMAN NEMRUT DAĞI









İlk günün sonunda Adıyaman a otelimize geçtik.Yemek sonrası odalarımızda dinlendik gece 2.30 da Nemrut yolculuğu başladı.Minibüslerle belli bir noktaya ulaşıp ordan yürüyüşe geçtik.Güneşin doğuşunu yakalamak için tempolu bir yürüyüş başladı.Montlarımız ,şallarımız üzerimizde son derece soğuk bir hava vardı,eldiven almadığıma yandım.Yükseklik arttıkça kalp atışlarım hızlandı,hafif bulantı başladı.Neyse arada dinlenerek zirveye ulaştık.Güneşin doğuşunu seytermek için pek çok insan beklemekteydi,biz de yerimizi alıp beklemey başladık,muhteşem bir doğuşu izledik.Arkasından da doğan güneşin altında Dağın üzerinde yer alan Timülüs ve heykelleri izledik.Nemrut Dağı 2150 metre yükseklikte,Komagene Kralı Antiochos'a ait Tümülüs ve kutsal alanlar mevcut,iki teras mevcut birinde güneş doğarken diğerinde de güneş batarken kullanılan dini törenlerin yapıldığı avlular bulunmakta,her iki avluda da dev heykeller yer alıyor,heykeller 1.Antiochos,Fortuna Kommagene,Zeus-oramastes,Apollon-Mithras,Herakles-Artagnes.Kartal ve aslan heykelleri de yer alıyor.

29 Mayıs 2010 Cumartesi

GÜNEYDOĞU ANADOLU GEZİSİ-GAZİANTEP











Sonunda yıllardır istediğim ama nedense bir türlü gerçekleştiremediğim geziyi yaptım.Gap Turu.Bankadan arkadaşlarımla 50 kişilik bir grup geziyi gerçekleştirdik.Cumartesi sabahı 3.5 da kalkıp Günay hn ı alıp servise yetişmem gerekiyordu,saat çalmış ama tekrar dalmışım Özler aradığında nasıl fırladım yataktan evden çıktım bilmiyorum.Neyse yakaladık servisi.Havaalanına giderken sabahın körü olmasına rağmen bir muhabbettir başladı.Atatürk Hava Limanından Gaziantep'e uçtuk,otele inmeden otobüsümüzle başladı gezimiz.İlk olarak güzel bir çay bahçesine gittik,çaylarımızı içip dinlendik.Gezimize Gaziantep müzesi ile başladık ,müzede Zeugmanın sembolü çingene kızını,mamut kemiklerini,savaş Tanrısı Mars heykeli,Fırat nehri taşlarından yapılan mozaikleri gördük,mozaikler Fırattan çıkan doğaltaşlarla yapılmış yıllar renklerini solduramamış.Müze çıkışı öğle yemeğini Aşiyan restaurantta yedik,ortaya farklı kebaplar söyleyip tatlarına baktık,önünden lahmacun,içli köfte ve gavurdağı salata,lezzetler mükemmeldi,kavurma kebabı ve altı ezmeliyi çok beğendim.Üzerine birer dilim baklavamızı yiyip,kahvelerimizi içtik.Gezi boyunca çok güzel lezzetler tattım.Tam benim ağız tadıma uygun acılı,ekşili yemeklere doydum.Gaziantep sokaklarını gördük,hanlarını gezdik,bakırcıları,baharatçıları(taze nane satan bir dükkanın önünde sözleşmiş gibi toplandık,öyle güzel kokuyordu ki,aldığımız naneler yol boyu otobüsü,valize koyanlarınsa kıyafetlerini kokuttu,zahter belki biliyorsunuz kekik,ben tazesini İstanbul Çiya da çok severek yiyorum,kurusunu çay olarak kullanıyorlarmış,oldukça iri kekik denemek üzere aldım,yaptığımda izlenimlerimi yazarım.)

25 Nisan 2010 Pazar

Başka Dilde Aşk (Hiç konuşmadan anlaşabilir miyiz?)

Bugünü evde geçirdim,ekmek su almaya bile çıkmadım,tüm gün sadece bir şeyler yemek için uyandım,yedim tekrar uyudum.Çok yorgun hissettim kendimi,sanki tüm enerjimi çekip almışlar.Bunda iki günü de tamamıyla dışarda geçirmemin etkisi oldu sanırım.Dün spora gittim net bir saat yüzdüm,ardından sauna,hamam çıkışta da arkadaş ve annesiyle Eyüp Sultan'a gittik,dua ettik,arkadaşım fotoğraf çekti,akşamda bir balık sefasına katıldım.

Bugün akşama doğru Başka Dilde Aşk'ı izledim.Mert Fırat ve Saadet Işıl Aksoy başrol oyuncuları,Onur işitme engelli,Zeynep çağrı merkezinde çalışıyor ve koşullardan dolayı son derece mutsuz,bir partide karşılaşıyorlar.Çok doğal bir oyunculuk sergilemişler,gerçekten sevginin hiçbir engel tanımadığı ortada,insan böyle bir sevgiyi en başta anlar değil mi?Seveceğini başında bilir.Öyleyse bu yaşadığımız ne?

KİRPİNİN ZARAFETİ(Beklemeyi Bilen için her şey vaktinde gelir)

Ruhsal durumumdaki iniş çıkışlar hayatımın her noktasının akışında kendini gösteriyor,ruhum ne kadar karışıksa yaşamım da o oranda karışıyor.Kirpinin Zarafeti okumamın da bir kısmı bu döneme denk geldi,son sayfalarını cuma gecesi saat 3 civarında okudum.Gözyaşları içinde kitabı kapatıp,uyumaya çalıştım.Beklemediğim bir sondu.Kirpinin Zarafetini kendime doğum günü hediyesi olarak aldım.Muriel Barbery tarafından 2006 yılında yayınlanmış,farkındalığın 13 yaşında bir kız çocuğunu nasıl umutsuzluğa ittiğini ve kendini edebiyat,müzik,felsefe konusunda yetiştirmiş olan kapıcı Renee ve Kakuro ile dostluğu ve ''asladaki her zamanın peşinden koşmaya'' karar verişi,bana da her ne kadar mutsuzluklar,umutsuzluklar yaşasam da hayata devam edip mücadele etme gücümü hatırlatıyor,bakıldığında zamanlanma iyi.Şimdi kitaptan bazı notlar...
Hayat nasıl geçiyor?Bu hayalet komedideki rolümüzü sürdürmeye günbegün çabalıyoruz.
Asıl yenilik zamana rağmen yaşlanmayandır.
Geçici tutkuların ortasında bu saf güzelliklerin patlak vermesi hepimizin özlem duyduğu şey değil mi?
Bizzat yaşamın hareketindeki sonsuzluğun seyrine dalınması
Olup biten bütün bu şeyler ,en ufak bir şey eksik olduğunda ve sonsuza dek elimizden kaçtığında....Söylememiz gereken laflar,yapmamız gereken hareketler,günün birinde ortaya çıkmış ama kavranamayarak sonsuza dek hiçliğe gömülmüş bu şimşek gibi kairoslar...Yenilgi bir milim ötemizde

Beklemeyi bilen için her şey vaktinde gelir

Yaşamak,ölmek.Bunlar inşa edilmiş olanın sonuçları.Önemli olan iyi inşa etmek.İşte kendime yeni bir ceza verdim.Bozmaya,yapıyı bozmaya son vereceğim.İnşa etmeye koyulacağım.Önemli olan insan ölürken ne yaptığı.

Yaşamımızın mutlu anları böyle akıp gider.Kararın ve niyetin yükünden kurtulmuş bir halde kendi iç denizlerimizde dolanırken,çeşitli hareketlerimize sanki başkasının eylemleriymiş gibi tanık oluruz ve yine de iradedışının yetkinliğine hayran kalırız.

Yarından çekinmenin nedeni şimdiki zamanı inşa etmeyi bilmemektir ve şimdiki zamanı inşa etmek bilinmeyince bunun yarın yapılabileceği aöylenir ama bu berbat bir şeydir,çünkü yarının daima bugün olduğunu görmüyor musunuz?

Herkes kendi Everest'ine adım adım tırmanmalıdır;hem de öyle tırmanmalıdır ki her adım biraz sonsuzluk olmalıdır.

Kendi kesinliklerimizin ötesini asla göremiyoruz ve daha ciddisi buluşmaktan,karşılaşmaktan vazgeçtik.Bu daimi aynalarda kendimizi tanımadan yalnızca kendimizle karşılaşıyoruz.Eğer kendimizi fark edersek,başkasında yalnız kendimize baktığımızın çölde tek başımıza olduğumuzun bilincine varırsak deliririz.

Ben kendi ötemi görme ve birine rastlama şansını bana bahşetmesi için kadere yakarıyorum.

Düştükten sonra tekrar nasıl doğulur?Kavrulmuş gözlerin üzerinde hangi yeni gözbebekleri vardır?Savaş nerede başlar,mücadele nerede biter?

Hayatımda ilk kez asla kelimesinin anlamını hissettim.Korkunç!Bu kelimeyi günde yüz kez telaffuz ediyoruz;ama gerçek ''bir daha asla''yla karşılaşmadan önce söylenenin ne olduğunu bilemiyoruz.Sonuçta olacakları kontrol edebilme yanılsaması hep var,hiçbir şey bize kesin gelmiyor.Bu son haftalar boyunca yakında intihar deceğimi söyleyip durdum,Buna gerçekten inanıyor muydum?Bu karar bana ''asla''kelimesinin anlamını gerçekten hissettirmiş miydi?Hayır.Bana karar verme gücünü hissettiriyordu.

Ama sevdiğiniz biri öldüğünde...o zaman bunun ne anlama geldiğini hissedersiniz.Bu çok çok kötü oluyor.Aniden sönüveren bir havai fişek gibi her yer simsiyah oluyor.Kendimi yalnız hissediyorum,hasta,yüreğim acıyor.Her hareket korkunç çabalara mal oluyor.

Fazlasıyla umutsuzluk.Ama aynı zamanda güzel bir iki an.Zamanın aynı olmadığı.Sanki müzik notaları zaman içinde bir tür parantez açıyor.Bir erteleme.Buradaki başka yer.Asla'daki her zaman.Sizin için bundan böyle asladaki her zamanın peşinden koşacağım.
Bu dünyadaki güzelliğin.

18 Nisan 2010 Pazar

Yollar Fatihi:)

Yıllar sonra araba kullanmayla ilgili sorunu çözmeye karar verip bu hafta sonu ders almaya başladım.Cumartesi sabahı erkenden uyandım,stresten yatakta bir sağa bir sola döndüm.Ders saatinde hocamla buluştum,beni sakin bir yerlere götürsün diye gözünün içine baktım ama nafile,minibüs yolu,Kozyatağı,içerenköy gezdik,ter içinde kaldım ,yarın sabah da ikinci dersim var,sabah trafiğinde ne yaparım bilmiyorum,yaşayıp göreceğiz.Sürekli önüme sorun olarak çıkan bu durumu ortadan kaldıracağım.Kafam rahatlayacak.Aslında her şeyin üstüne böyle gidebilsem ama ihmal etme yönünde bir saplantım var,sürekli rahatsız olup,çözmeme durumu.Birinci sıra araba kullanmanın,sırada başkaları var.Yeni hayat görüşüm bu olsun ve hepsini yoluna sokayım istiyorum.Bu aralar hayatım pek hareketlendi,işle ilgili görüşmeler de devam ediyor,sürekli bir heyecan içindeyim.Ama kendim için bir şeyler yapıyor olmak mutluluk veriyor.

19 Mart 2010 Cuma

CUMA GECESİ

Kuzey'in oğlunu dinliyorum,Volkan Konak'ı seviyorum,çok içten okuyor,duygulandım gece gece.Bugün toplantı vardı,müdürüm rahatsız olduğu için ben gittim,eski toplantılar o kadar içimize işlemiş ki ayaklarım geri geri gitti,içimde bir huzursuzluk ama hiç öyle bir şey olmadı,gayet yapıcı bir toplantıydı,böyle olacaksa her seferinde gidebilirim.Üç saat sonunda açlık başıma vurdu haliyle ,8 i geçe ancak çıkabildik,arkadaş yiyecek bir şeyler almak istedi baktım Edirne ciğeri dayanamadım eve gelince bata çıka yedim.Çok yorgun hissediyorum bugün haftanın yorgunluğu çöktü üstüme.Sabah minik kuşum operasyon geçirecek,Allahım hayırlısıyla operasyon bitip,kendine bir an önce gelsin hiç canı yanmasın,onun canı acımasın onun acılarını,korkularını bana ver Allahım...

14 Mart 2010 Pazar

EYVAH EYVAH


Cumartesi günü baya uzun yaşandı.Sabah 10.30 civarı işe gidildi,biraz toparlanma,yapılacakların planlanması,dosyaların kaldırılması,maillerin temizlenmesi derken saat beş oluvermiş,cuma akşamı yüzme dönüşü etli ekmek yememek için baya çaba göstermiştim,cmt öğlen yedim de rahatladım:)Çaylar,Türk kahvesi,sonrasında Kaan ın tatlı krizi ile bizim de dayanamamız sonucu sakızlı muhallebinin de gönlü kalmadı.Kızlarla çıkışta koruya gittik,ağaçların arasında yürüyüş yaptık,sonrasında kafesinde oturduk çay içip ısındık.Karnımız acıkmaya başlayınca Bağ pastanesine geçildi,keyfimiz yerindeydi,iş ortamında çok muhabbete zamanı olamıyor insanın ancak öğle yemeklerinde o da maksimum yarım saat.Keyifli bir akşam üstü oldu.
Akşama da sinema programı yapmıştık.Eyvah Eyvah'ı izledik.Çok eğlendim,özellikle ikinci yarıda gülmekten öksürük krizine tutuldum.Klarnet sesi ile duygulandım,babası ile karşılaşma sahnelerinde de gözyaşlarımı tutamadım,ama genelinde bol güldüm.Özellikle annesinin ölüm şeklini anlattığı sahne ve Firuzan ın fotoğraf çekim sahneleri ve birlikte yedikleri Risotto sahnesi beni dağıttı.Çıkışta barlar sokağında Barcod a takıldık,dans ettik,günün gecesi de böyle geçti işte,dolu dolu geçince uzun bir gün oldu.Bugün ancak öğlen kendime gelebildim,kahvaltı ve çay keyfi yapıyorum,bugün de evimde olmanın tadını çıkarıyorum.Huzur güzel şey kardeşim,huzurluyum.

27 Şubat 2010 Cumartesi

GEÇEN HAFTA SONU

Geçen hafta sonu gezme tozma ,rakı balık,yeme içme ,spor dinlenme dolu geçti.Bunları yapmak pek iyi geldi doğrusu.Cumartesi öğlen civarı Hülyalara kahvaltıya düştüm,onlarda yapmamışlar,Kadıköy'e gidesim vardı ama akşama kadar evdeydik,sohbet,çay,kahve akşama doğru aklımıza balık yemek düştü,Kadıköy de Akdeniz Cafeye gittik.Hamsi tava ve yanıbaşında salata,rakı gayet güzel gitti.Sonra işten Sibel de katıldı bize,kalkışta Sibel'in kardeşi ile buluşmaya Taksim'e gittik.Her zamanki gibi son derece kalabalıktı.Önce 360 sonrasında da Peyeto ya gittik,360 a önceki gidişimizde güzel bir show izlemiştik bu sefer öyle bir ortam yoktu,ben çok hoşlanmadım,sonrasında Peyeto ya gittik,orda daha mutlu oldum,bol dans ettim.Dönüşte midye dolmacılara,bambi cafeye uğrandı eh o saatte tabi karınlar acıkmıştı,ertesi gün toparlanıp spora gittik.Arkasından sauna,buhar bayosu hamam sefası ,pamuk gibi olduk yani:)Pazartesiye enerji dolu bir giriş yapıldı.Hafta başı bir yaş daha büyüdüm.Şubede arkadaşlarımla pasta kestikten sonra çıkışta Özler yemeğe davet etti.Güzel bir yemek,şarabımız ve muhabbet,ve ikinci pasta.Bol mum üfleyerek giriş yaptım.Umarım bu yaşım sağlıklı,mutlu ve huzurlu ailemle,arkadaşlarım ve sevdiklerimle dolu olsun,kalbimden geçen tüm güzellikler beni bulsun.

7 Şubat 2010 Pazar

KÖŞEBAŞI

Cuma akşamı şubeden arkadaşlarla daha önce gitmediğim bir mekana gittik.Köşebaşı restaurant.Fenerbahçe de ,ortamı ve yemeklerini çok beğendim.Çok güldük,ben çok yedim özellikle şaşlık kebabı üstüne tanımıyorum.Dana eti dilimleri arasında közlenmiş soğan halkaları ,mutlaka tatmalısınız.Bu arada internette bir bakayım dedim de yurt dışında da şubeleri varmış,İzmir ve Ankara da da şubeleri var.1995 de kurulmuş.Tarsus ve Adana yöresi et yemeklerini yapıyorlar.Kesinlikle uğramaya değer diye düşünüyorum.Yemek tam bir kız muhabbetine şahit oldu,bizim yüzme maceraları,benim dalgınlıklarım(ki Berrin hn bazı konularda benden ümidi kesti bu yüzden:))yüzmeden çıktığımda kabaran ve şekil almak istemeyen saçlarım,onun lensleri olmadığı için görüş alanının daralması derken zamanın nasıl geçtiğini anlamadık.

UP





Cumartesi günü işleri toparlamak için mesai yaptık,çıkışta arkadaşım bırakmadı,onlara gittik,annesinin güzel yemeklerini yedik,onlar da Egeli,ben aslen olmasa da doğduğum,doyduğum yer anlamında Egeli hissediyorum kendimi.Eski fotoğraflara baktık,ben çok severim fotoğraf albümlerini karıştırmayı.Film izledik.Günün yorgunluğu aktı gitti.Kaancık da çok şekerdi,tatil çalışmalarını gösterdi bana ,tam bir küçük adam.Neyi seyrettiğimize gelince:) UP (Yukarı Bak)Çok şirin bir animasyon film.Filmin ana karakteri Clark karısı Ellie nin ölümünden sonra bir süre kendi içine kapanıyor fakat daha sonra karısı ile hayallerini gerçekleştimek amacıyla,balonlarla uçurduğu eviyle Cennet Şelalerine doğru yolculuğa çıkıyor.Carl'ı Erol Günaydın seslendirmiş,karakterler çok şirin çizilmişler,zevkle izledim.

1 Şubat 2010 Pazartesi

HAFTA SONU VE NİHAYET AVATAR



Bu akşam nasıl bir akşamsa ota çöpe ağlıyorum,izlediğim diziye,dinlediğim şarkıya,okuduğum bloga...Olur ya bazen bir coşma oldu galiba içimde.Hafta sonları bana kaldı ya yaşa yaşa bitmiyor sanki,cumartesi günü sabahtan Serdar da aldım soluğu ,saç baş düzeldiltikten,görüntü düzeldikten sonra,emlakçının yolu tutuldu.Yeni ev sahibimle sözleşme imzaladık,hayırlısı inşallah fazla muhatap olmaz iyi geçiniriz.Gerçekten bu kiracılık can sıkıcı bir şey.Neyse,bitince kontrat işleri Özlerde arkadaşlarımla buluştum,çay,börek,tatlı,kız muhabbeti özlemişim kendime getirdi beni.Akşamında da caddeye indik.Biraz alışveriş yaptık sonra yürüyüş ve Barış Büfe de yengen keyfi.Hava da bir güzeldi ılık bir akşam,keyfini çıkardık.Gece dönüşte Avatar a biletlerimizi aldım pazar günü için.Çok merak ediyordum filmi,Meydan Ümraniye de en arka sıraya ancak yer bulabildim,gece 4 e kadar oturmuşum,blog okumalar facebook,kitap okumak derken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım.Haliyle pazar günü öğlene kadar yatak keyfi yaptım.Çayımı demledim,yağda yumurtamı yaptım,erik reçelimi örme peynirimi aldım yanıma değmeyin keyfime.Tv de Suzan Kardeşle bir sohbeti dinledim.Çok sıcak bir kadın,Makyaj odası Şarkılarını aldım pazar günü,Suzan Kardeş in makyajlarını yaptığı ünlüler bu albümde onunla birlikte şarkı söylüyor,onların çoğu profesyonel şarkıcı değil,zevkle dinliyorum.Şu an Nejat İşler Hancı yı söylüyor:)
Pazar saat 6 da çok istediğim filme giriş yaptık.Özler mısır patlatmıştı bize,arada alt kattaki Starbucks tan kahvelerimizi aldık,film güzel,kahve güzel,dostluk güzel,Yaşamak güzel.
Avatar a gelince ilk defa 3 boyutlu bir film izledim,mutlaka sinemada izlenmeli diyorum,insanoğlunun ve silahların acımasızlığı içimi yaktı.Nasıl mahvedebiliyoruz güzellikleri çıkarlarımız için ,para nasıl bir güçsün ki,tüm insani duyguları unutturabiliyorsun.Bir kere de original izlemek istiyorum,sanki daha güzel olur.

9 Ocak 2010 Cumartesi

İmkansızın Şarkısı

Uzun zamandır merak ettiğim yazarın aldığım ilk kitabını bitirdim.İmkansızın Şarkısı severek okudum,yazarın kitapları 40 ın üzerinde dile çevrilmiş,anlatımı yumuşak,sıkılmadan sizi içine çekiyor.Duygu yüklü bir aşk hikayesi,37 yaşında uçakta hoparlörden yayılan müzikle Vatanebenin anılarına dönüşü ile başlıyor okuma serüveni.Sevdiğinin yanında olamasa da onun varlığının ve bir gün birlikte olma umudu ile yaşamın sürdürülüşü,bunun yanısıra gençlerin ölümle yüzleşmeleri ve onu karşılayışları,üniversite yaşamları,Vatanebenin aşkına sahip çıkışı, şiirsel bir şekilde anlatılıyor.Şimdi başka bir yazara geçiş yapmakla birlikte Murakami ye dönüş yapacağım kesin.

3 Ocak 2010 Pazar

Yeni Yılın İlk Günleri

Bu yıla temizlikle girdim hayırlısı çok temiz,pak bir sene olacak demek ki:)Annemler bendeler,3 gündür temizlik ev düzenleme işlerimiz devam ediyor,yeni yıl gecesi ancak 9.3o da eve gelebildim,dolayısıyla yorgun bir giriş oldu,ama inatla ikiye kadar oturdum.Ertesi gün öğlene kadar uyku faslı ve temizliğe hazırlık başladı,atılacak dökümanları ayırdım,uzun süredir hafta sonları evde olamadığım için hayli dağılmışım.Baya hafifledim.
Naneşekerim İstanbulda:)Cumartesi kuaför çıkışına gittim,Müjdeciği de uzun süredir görememiştim,özlemişim minik cadımı.Çıkışta o kursuna devam etti,biz de Didemle buluştuk,mekanımız Cafe Crown da birlikte yemek yedik,sonra da alışverişe çıktık.Baylırım onlarla alışverişe,Pınarla bir araya geldiğimizde bu işi iyi yaparız,Didem bize göre daha mantıklı her zamanki gibi:)Bugün temizliğin ikinci gününden kaçamadım ortalık çok karışıktı,ben de bol bol bulaşık makinası boşaltıp yerleştirdim,kitaplıkların bir kısmını temizledim derken akşam oldu.Yarın yılın ilk iş günü.Yapıda baya değişiklikler var bakalım bu yıl nasıl geçecek,geçen yıl çok zorluydu,ekonomik kriz yüzünden dökülen müşteri portföyümüzle birlikte baya sıkıntı çektik,sıkıntılar bitmiş değil ama umarım bu yıl herkese iyilikler getirsin,sağlık,huzur barış olsun,bol gülme,bol gezme olsun.Her şey güzel olsun.