26 Mayıs 2022 Perşembe

YENİDEN MERHABA 

Uzun bir ara daha vermişim ,hatta bu sayfanın varlığını unutmuşum ,nerden mi hatırladım ,instagramda ucan supurge festivalinden bahsediyordu ,bir anda kendimi burda buldum.

Geçen hafta yüz yogasına başladım ,perşembeleri derslerim var ,bugün yanak bölgesine çalıştık,oldukça keyifli bakalım düzenli yapıp ,sonuçlarını görebilecek miyim?Bu sefer kararlıyım ,

Yeni evimde bu hafta yalnızım ,annemler kendi evlerine geçtiler .

Başka neler yapıyorsun derseniz,telegramdan bir okuma grubuna katıldım ,iki aylık bir yarış son hızı ile sürüyor,okuma hızım 3 katına çıktı diyebilirim.Tabi bu kadar hızlı okuyup geçmek bazen rahasız ediyor .

Storytel de kullanmaya başladım ,güzel bir uygulama ama ben sanki kitaplara ihanet ediyor gibi hissediyorum ,yazlıkta daha çok işime yarayabilir ,çünkü belli sayıda kitap taşıyabilirim .

Geceleri daha çok okuma imkanım oluyor ,dün yarışma içi yarışma oldu diyebilirim ,kategoriye uydugu için seçtiğim kitap İnsanı Tanıma Sanatı ,Alfred Adler .Kaç yıl önce aldım kimbilir,tarih atmamışım pek çok kitabıma ,atsaydım daha mutlu olurdum şimdi okurken .Yıllardır bekleyen kitaplara el attım bu okuma şenliklerinde.
Neyse ben okumaya döneyim ,günlerim sayılı bir an önce bitsin ki ay sonuna ilave okuma yapabileyim.

Bugün Tülay'a gittik ,kısır günü yaptık.Ne özledik birlikte kaygısız oturabilmeyi ,pandemi bitti diyeceğimiz günler de gelsin ,bu halimize de şükrediyoruz.

4 Eylül 2020 Cuma

AŞIKLAR BAYRAMI (KEMAL VAROL)




Bir baba oğulun yarım kalmış hikayesi.Yirmibeş yıl sonra bir gece,elinde üç telli bağlaması ve tahta bavulu ile gelen baba,Diyarbakır'dan Kars'a uzanan yolculuğun hikayesi.Baba ve oğul için geç kalmış bir hesaplaşma, birbirlerine hem uzak hem çok yakınlar.Yıllar ve söylenememiş olanlar, hem oğulun hem babanın ağzından dökülemeyenler, burukluk, Heves Ali.Oğul 'un gençlik aşkı ile yolculuk boyu zihninde yaptığı konuşmalar. Babasının, yakınları aracılığı ile kendisini takip etmesine sinirlenen ama aynı zamanda mutluluğunu hisseden oğul,babanın şapkası içinde çocukluğuna ait bir anıya rastlar.Mutluluk.Babanın Aşıklar Bayramına katılma isteğini oğlu gerçekleştirmeyi borç biliyor ve baba yolculuğunda eski aşkları ile helalleşiyor, vakit erince sanırım seven sevdiğini bağışlıyor,canını yakmış olsa da.

Beni çok ağlattı.Okumanızı tavsiye ederim.
ALINTI
"Odadan çıkarken koltuğun arkasına serdiği eski püskü elbiselerine,bu elbiselerin tam üzerine koyduğu sekiz köşeli şapkasına bakıp çocukluktan kalma bir hevesle gözlerim sulana sulana renkli ipliklerle örülmüş yün kuşağına dokundum.Kuşağına değil de geride kalmış o eksik yıllara dokunduğumu,elimde iğne iplik o yılların söküklerini onarmaya çalıştığımı hissettim bir anlığına ama hepsi boşunaydı.Aramızdan sadece kırık dökük bir zaman değil,telafisi imkansız koca bir heves de eksilmişti sanki."
"Sırtımı çevirince titreyen parmaklarının omzumun tam arkasındaki doğum lekesinin üzerinde yavaş yavaş,adeta lekeyi okşar gibi gezindiğini hissettim."
"Dünya, bir köşeye çekilip gözyaşları görülmesin diye gizlice ağlayan bir baba gibi ağırlaşmaya başlamıştı."
"Yıllar sonra yeniden buluşan bu iki aşığa baktım.Kalbinde derin bir çizikle gezenin, günün birinde her ne pahasına olursa olsun yaranın müsebbibini affetmesi kadar kederli ve ağır bir şey yoktu dünyada.Yutkunup başımı önüme eğdim."
""İnsan öldüğü yaşta kalırmış.Yani kaç yaşında ölürsen geride kalanlar seni hep o yaşta hatırlarmış.Zannedersem, insan birinden ayrılınca da aynı yaşta kalıyormuş."

26 Ağustos 2020 Çarşamba

Kör Pencerede Uyuyan (B.Nihan Eren)


 Nihan Eren'in ilk öykü kitabı Yavaş'ı daha önce okumuştum.Anlatımını çok beğenmiştim.Kör Pencerede Uyuyan ile beğenim katlandı. 2015 de yayınlanmış.2015 yılında Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nü alan kitap iki bölümden oluşuyor, gece ve gündüz.İlk bölüm 11 öykü,ikinci bölüm 9 öyküden oluşmuş.Öykü olarak geçen kitapta, öyküler birbiri ile bağlantılı,karakterlere bir gün önce bir gün sonra diğer hikayelerin içinde de rastlıyorsunuz, kurgusu çok çekici.Önce parça parça okumaya kalktım,bir başka okuma ile.Ama dönüp bu kısmı tekrar okudum, kitabı kesintili okumaya kıyamadım.Hayatlar,kaygılar,yalanlar,bıkkınlıklar,roller,başkası gibi davranmalar,iç konuşmalar,yaşamayı beceremeyenler, yaşar gibi yapanlar.Anlatım, kurgu çok güzel,ilk bölümde aynı mahallede komşular arasında, ikinci bölümde de bir sahilde kahramanların öykülerine tanıklık ediyoruz.İyi bir gözlem,hayalgücü,kelimeler.Bir yanda merak,bir yanda üzüntü.Bolca altı çizilen satır.Son kitabı Hayal Otel'i baskısı tükendiği için henüz tedarik edemedim,merakla okumayı bekliyorum.


Alıntı
"Kader insanın tayin ettiğidir."

"İşte Tahir,yalnız olup da bir tek kızıyla çoğalanlardandı."

"Ilgaz koltukta uyuyor,yatışı duvarlara bile keder veriyordu.Sanki Ilgaz,kendisi değildi.Bir şeylerin yankısıydı."

"Bazı hisler vardı.Bazı gülümsemeler ağırdı.Bazı sessizliklerin bu dünyada yeri fazlaydı.Bazı hisler çoktu.İnsanı noksan kılıyor,yerine mıhlıyordu.Bazı anılar üzüyordu.Bazı geceler
bazıları için fazla ka ranlıktı.Mevsimler fazlaydı."

15 Ağustos 2020 Cumartesi


 KARARTMA GECELERİ 

İkincidünya savaşı yılları, bir yanda dünya Hitler faşizmi ile karşı karşıya, ekmek,şeker karne ile alınabiliyor,baskınlara karşı geceleri karartma söz konusu,Mustafa Ural, öğretmen,şair,şiir kitabı toplatılan bir aydın,aranmakta,hasta,sağlığı nedeni.ile yakalanmamaya çalışır ve dostları ile.ailesi arasında saklanarak geçen, kaçak bir dönem yaşar.
Daha önce hayat hikayesini oğlundan dinlemiştim, kendi hayat hikayesi olduğunu düşündüm.Filmi de çekilmiş.Rıfat Ilgaz 1947 yılında öğretmenlikten çıkarılır ve öykü,roman,şiir,tiyatro oyunu ve köşe yazıları ile hayatını devam.ettirir.Hayat hikayesi beni çok etkiledi.Kitaplarını okumak ve çevremdekilere de okutmak istiyorum.Vefatı Sivas Madımak Oteli katliamından kısa bir süre sonra ,dostlarının acısına dayanamamış. "Artık yaşamla ölümün anlamı kalmadı"dediğini söylemişti oğlu.Aydın Bey. Babasının kitaplarını basmak üzere Çınar yayınevini kurmuş.
ALINTI
"Seni tek başına yetiştirmedik,
Gül yetiştirir gibi.saksıda
Bir limonlukta büyütmedik seni
Kırağı çalmaz diye acı patlıcanı
Salıverdik sokağa"
"Hem halkın acınacak nesi var ki, hele emeğiyle uygarlıklar kurmuş halka acınır mı hiç?Uyansın da kendi sırtından gökdelenler kuranlardan alsın hakkını"

15/08/2020 CUMARTESİ

 Merhaba ,

Cumartesi klasiğim olarak saat 10.30 da uyandım ,Görkemli Hatıralar ,Serhan Asker 'in hazırladığı programı keyifle izliyorum.Bugün Bülent Ecevit ,Kamer Genç 'i andı programı ile ,Nebil Özgentürk sanki tüm güzel insanlar için belgesel çekmiş ,Bülent Ecevit için hazırladığından sahneler  izledik .

Bülent Ecevit'i ayrı severim ,son dönemde yaşadıkları beni çok üzmüştü ,eşi ile olan ilişkisi ,gerçekten halk adamı olması ,dürüst siyasetçiliği ,Kıbrıs Barış Harekatı ,çok okuması ,tasavvufa olan ilgisi konuşuldu .Pülümür ile ilgili bilgiler paylaşıldı,kendi sesinden şiirlerini dinledim ,çok duygulandım.Bülent Ecevit bana babamı hatırlatır neden bilmiyorum .O yüzden de değer veririm ayrıca.

PÜLÜMÜR'ÜN YAŞSIZ KADINI 

Pülümürün bir dağ köyünde gördüm onu
yaşını sordum bir giz gibi güldü
kimi seksen dedi köylülerden kimi yüz
yüzüne baktım bir giz gibi güldü

bir asa vardı elinde
bir solmuş kırallığın
kadifeden harmanisi üzerinde
bir hititliydi o bir selçukluydu
bir ermeniydi bir kürttü
bir türk

yaşını sordum bir giz gibi güldü
koluma girdi bir soylu kadınca
tozlu köy yolunda sürüyerek eteğini
beni tek gözlü sarayına götürdü
köy yapısı kulübesinin

zamanı onda yitirdim ben
yitik zamanlara onda eriştim
en soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayında
bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim.

Bülent Ecevit

Şiir atölyesi notlarımı derledim .Hatice ile teefonda sohbet ettik ,pek çok konuda koronada bana onunla paylaşımlarımız çok destek oluyor .

Sema ile görüştük ,Amin Maalouf Yolların Başlangıcı'nı önce o okumuştu ,tavsiyesi ile başladım keyifle okuyorum.O da Gülün Adı'nı okuyormuş .Ben de önümüzdekş günlerde okuyayım diye konuştuk,Nehir okumuş ve filminden daha çok beğendiğini söylemiş.

Nescafe içiyorum arada sade,öğrenciliğimde ki gibi.

Fikret Kızıltoprak dinliyorum eskisi gibi.Dünden Bugüne albümü,çok özlemişim.

Şiir atölyesi sonrası şiir okumalarına da başlamayı düşünüyorum ,çok ayrı kaldım.

Şiir atölyesinde Onur Hoca ,bize on kadar şiir verip ,bunlardan alacağımız birer dize ile şiir oluşturmamızı istedi.Benim şiirim,her ne kadar dizeler başka şairlere ait ama olsun:)

Unutulmuş bir masanın üstünde

Yaz kumlarında kurumuş yengeç ayakları ,
Yerinde kalsın istiyordum
Saçlarına karanfil gizleyen bir çocuk gibi .
Güz güneşi,yüzümüzü yakan 
Aklımda hep öyle kalmalısın 
Kül rengi tükenmeden önce ,ölünce 
Senin gözlerinin kaynağında yaşıyor 
Yanılsamalar denizindeki balıkçıların efsaneleri 
Gecenin yenik bahçesinde dolaştım,sarı bir yağmurda 


12 Ağustos 2020 Çarşamba

SABAH SABAH DELİ DÜŞÜNCELER

 Sabahın köründe sınava gidecek çocuk gibi beni heyecanlandıran uyutmayan ,dışarı çıkıp insanlarla muhatap olmak zorunda kalmak mı ?Anlamadım.Kira kontratı yapmaya gideceğiz,kafamda deli düşünceler.

Covitin psikolojime katkıları,nasıl atlatırım şimdilik bilmiyorum,üzerine gidebileceğim bir ortam zaten yok.Elime eldiven mi giysem ?Yanıma antiseptik mendil alayım.Dönüşte taksiye mi binsem?Evin ihtiyaçlarını internetten mi alsam ,manava mı gitsem ?

Bir de sağlıkla ilgili korkularım var ,ellerimde eklemlerimde ağrı oluyor,elimi uykuda kasmışım gibi,sol kol desen kas yırtığı rahat uyutmuyor,fizik tedavi alamıyorum ,mamaografim gecikti ,sol kol altımda sanki lenflerim şiş gibi ,hastalık hastası mı oldum acaba ?

Mide kontrolü eylülde ,gönlüm Ethem Hocaya yaptırmakta ,orda da ne sağlık sigortam  geçiyor  ne de bankanın anlaşması var ,cebime kuvvet .

Sabah sabah kafaya bak ,en iyisi gidip bir şeyler yiyeyim az süsleneyim ,maske ve kalkanın altından güzel görüneyim :)

KIRK YEDİ'LİLER (FÜRUZAN)




Temmuz ayı okuması, ilk defa bir grupla birlikte okumanın heyecanı vardı 😊Füruzan'ın ilk romanı.1975'de Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü aldığı eseri.
12 martı yaşayan genç kuşağın hikayesi.Emine, Haydar,Ahmet,Şerife,Cemşit,Seyhan,
Zülkadir ve niceleri.Yaşamla derdi olanlar.Kırsaldan gelen, okuma fırsatını zorlukla sağlamış olanlar, şehirli,okumuş çevrenin (dünyası kendi çevresi ile sınırlı olan)çocukları, aileleri ile ters düşen yaşam ve görüşleri.Emine'nin iç konuşmaları, ailesi, özellikle annesi ile hesaplaşmaları. Genç insanların yokoluşları.İnsanın ruhunu inciten bir dönem,ne yazık ki son da değil.
Merakla, içim sızlayacak okudum, anlatım akıcı, yaşamadan insan bu kadar net yaşananları ve o duygu geçişlerini iç düşünceleri nasıl anlatabiliyor, yazanlara hayran olmamak ne mümkün.İyi ki okudum dediğim kitaplardan biri oldu.

Beğendiğim birkaç alıntı burda sayfamda bulunsun💜


"Ölüm de doğum kadar olağandır orda.Dirençlidirler.Sanırım susarak yatıştırılmış 

hüzünler,acılar kişiye giderek daha derinden koyuyor.Dedemin boynuna belki de 


ömrünce benim gibi sarılan olmamıştı.Coşkular da, ilenmeler de oralarda bir çığlık

 gibi bırakılmış,yalnız, yalın yaşanır.Yoksa nasıl yürütürler Emine Can, onca 

yoksulluğun kupkuru kıldığı yaban hayatı."


"Türkiye'yi anlamak kolay değil.Milyonlarca töre kalıtı.Yine de bu ne doyulmaz 

insan zenginliğidir baba."


"Bu nasıl bir bahar ki Emine, kurşundan eritilmiş, ayak değdirilmez, yırtıcı dikenli

 dalların her yanı kapladığı bir bahardır."

"Uzak yolun töresidir ağlamak."