25 Nisan 2010 Pazar

KİRPİNİN ZARAFETİ(Beklemeyi Bilen için her şey vaktinde gelir)

Ruhsal durumumdaki iniş çıkışlar hayatımın her noktasının akışında kendini gösteriyor,ruhum ne kadar karışıksa yaşamım da o oranda karışıyor.Kirpinin Zarafeti okumamın da bir kısmı bu döneme denk geldi,son sayfalarını cuma gecesi saat 3 civarında okudum.Gözyaşları içinde kitabı kapatıp,uyumaya çalıştım.Beklemediğim bir sondu.Kirpinin Zarafetini kendime doğum günü hediyesi olarak aldım.Muriel Barbery tarafından 2006 yılında yayınlanmış,farkındalığın 13 yaşında bir kız çocuğunu nasıl umutsuzluğa ittiğini ve kendini edebiyat,müzik,felsefe konusunda yetiştirmiş olan kapıcı Renee ve Kakuro ile dostluğu ve ''asladaki her zamanın peşinden koşmaya'' karar verişi,bana da her ne kadar mutsuzluklar,umutsuzluklar yaşasam da hayata devam edip mücadele etme gücümü hatırlatıyor,bakıldığında zamanlanma iyi.Şimdi kitaptan bazı notlar...
Hayat nasıl geçiyor?Bu hayalet komedideki rolümüzü sürdürmeye günbegün çabalıyoruz.
Asıl yenilik zamana rağmen yaşlanmayandır.
Geçici tutkuların ortasında bu saf güzelliklerin patlak vermesi hepimizin özlem duyduğu şey değil mi?
Bizzat yaşamın hareketindeki sonsuzluğun seyrine dalınması
Olup biten bütün bu şeyler ,en ufak bir şey eksik olduğunda ve sonsuza dek elimizden kaçtığında....Söylememiz gereken laflar,yapmamız gereken hareketler,günün birinde ortaya çıkmış ama kavranamayarak sonsuza dek hiçliğe gömülmüş bu şimşek gibi kairoslar...Yenilgi bir milim ötemizde

Beklemeyi bilen için her şey vaktinde gelir

Yaşamak,ölmek.Bunlar inşa edilmiş olanın sonuçları.Önemli olan iyi inşa etmek.İşte kendime yeni bir ceza verdim.Bozmaya,yapıyı bozmaya son vereceğim.İnşa etmeye koyulacağım.Önemli olan insan ölürken ne yaptığı.

Yaşamımızın mutlu anları böyle akıp gider.Kararın ve niyetin yükünden kurtulmuş bir halde kendi iç denizlerimizde dolanırken,çeşitli hareketlerimize sanki başkasının eylemleriymiş gibi tanık oluruz ve yine de iradedışının yetkinliğine hayran kalırız.

Yarından çekinmenin nedeni şimdiki zamanı inşa etmeyi bilmemektir ve şimdiki zamanı inşa etmek bilinmeyince bunun yarın yapılabileceği aöylenir ama bu berbat bir şeydir,çünkü yarının daima bugün olduğunu görmüyor musunuz?

Herkes kendi Everest'ine adım adım tırmanmalıdır;hem de öyle tırmanmalıdır ki her adım biraz sonsuzluk olmalıdır.

Kendi kesinliklerimizin ötesini asla göremiyoruz ve daha ciddisi buluşmaktan,karşılaşmaktan vazgeçtik.Bu daimi aynalarda kendimizi tanımadan yalnızca kendimizle karşılaşıyoruz.Eğer kendimizi fark edersek,başkasında yalnız kendimize baktığımızın çölde tek başımıza olduğumuzun bilincine varırsak deliririz.

Ben kendi ötemi görme ve birine rastlama şansını bana bahşetmesi için kadere yakarıyorum.

Düştükten sonra tekrar nasıl doğulur?Kavrulmuş gözlerin üzerinde hangi yeni gözbebekleri vardır?Savaş nerede başlar,mücadele nerede biter?

Hayatımda ilk kez asla kelimesinin anlamını hissettim.Korkunç!Bu kelimeyi günde yüz kez telaffuz ediyoruz;ama gerçek ''bir daha asla''yla karşılaşmadan önce söylenenin ne olduğunu bilemiyoruz.Sonuçta olacakları kontrol edebilme yanılsaması hep var,hiçbir şey bize kesin gelmiyor.Bu son haftalar boyunca yakında intihar deceğimi söyleyip durdum,Buna gerçekten inanıyor muydum?Bu karar bana ''asla''kelimesinin anlamını gerçekten hissettirmiş miydi?Hayır.Bana karar verme gücünü hissettiriyordu.

Ama sevdiğiniz biri öldüğünde...o zaman bunun ne anlama geldiğini hissedersiniz.Bu çok çok kötü oluyor.Aniden sönüveren bir havai fişek gibi her yer simsiyah oluyor.Kendimi yalnız hissediyorum,hasta,yüreğim acıyor.Her hareket korkunç çabalara mal oluyor.

Fazlasıyla umutsuzluk.Ama aynı zamanda güzel bir iki an.Zamanın aynı olmadığı.Sanki müzik notaları zaman içinde bir tür parantez açıyor.Bir erteleme.Buradaki başka yer.Asla'daki her zaman.Sizin için bundan böyle asladaki her zamanın peşinden koşacağım.
Bu dünyadaki güzelliğin.

3 yorum:

Nane Şekeri dedi ki...

Bu ne aşkım yaaa

Kiyoki dedi ki...

sevmedin mi:)olmamış mı:)

Adsız dedi ki...

süper kitaptır.. ilk okumanızda anlaşılmamış intibası verebılır ki çok doğal az biraz felsefidir. tadına doyamadığım bir kitap. Mona Achache nin yönettiği "Yaşamaya Değer" ismiyle sinemaya da uyarlanmıştır.

not: "bay Kakuro gibi biri varsa neden karşıma çıkmıyor." melankolisine yol açabilir. yada nadir de olsa "ben de Kakuro gibi olamadım" esefleri yaratabılır.

kısaca önce kitabını okumalı, sonrasında filmin tadını çıkarmalısınız.